- Kuş, gönlümdeki birbirine zıt şeyler yüzünden belim kırıldı diyordu; sevgili, gel de ellerinle başımı okşa. 560
- کز تناقضهای دل پشتم شکست ** بر سرم جانا بیا میمال دست
- Elinin altında oldukça başım rahatlaşır. Elin lûtuf ve ihsan hususunda bir delildir senin.
- زیر دست تو سرم را راحتیست ** دست تو در شکربخشی آیتیست
- Gölgeni başımdan çekme. Kararım kalmadı, kararım kalmadı, kararım kalmadı!
- سایهی خود از سر من برمدار ** بیقرارم بیقرارم بیقرار
- Senin derdinle ey selvilerin, yaseminlerin haset ettikleri güzel, uyku gözlerimden usandı.
- خوابها بیزار شد از چشم من ** در غمت ای رشک سرو و یاسمن
- Lâyık değilsem bile ne olur, bir an olsun bu dertlere düşmüş, dermana lâyık olmayan kulun halini sorsan ne olur ki?
- گر نیم لایق چه باشد گر دمی ** ناسزایی را بپرسی در غمی
- Yoklukta ne liyakat vardı ki sen ona bunca lûtuf kapılarını açtın. 565
- مر عدم را خود چه استحقاق بود ** که برو لطفت چنین درها گشود
- Uyuz bir toprağı, kerem ettin de insan haline getirdin; yenine, yakasına duygu nurlarından on inci doldurdun.
- خاک گرگین را کرم آسیب کرد ** ده گهر از نور حس در جیب کرد
- Ölü bir meni, bu beş zâhiri, beş bâtıni duyguyla adam haline geldi.
- پنج حس ظاهر و پنج نهان ** که بشر شد نطفهی مرده از آن
- Ey yüce nur, senin tevfikın olmadıkça tövbe nedir ki? Tövbenin bıyığına gülmeli.
- توبه بی توفیقت ای نور بلند ** چیست جز بر ریش توبه ریشخند
- Dilersen, tövbenin bıyıklarını bir bir yolarsın. Tövbe, bir gölgedir, sense aydın bir ay.
- سبلتان توبه یک یک بر کنی ** توبه سایهست و تو ماه روشنی