English    Türkçe    فارسی   

6
640-649

  • Sözde bir şeyi nefyetmek. Bir şeyi ispat etmek içindir. Nefyi bırak da söze ispattan başla. 640
  • نفی بهر ثبت باشد در سخن  ** نفی بگذار و ز ثبت آغاز کن 
  • Bu değil, o değil sözünü terket de var olanı ileri getir.
  • نیست این و نیست آن هین واگذار  ** آنک آن هستست آن را پیش آر 
  • Nefyi bırak da var olana tap, bunu o sarhoş Türk’ten öğren babacığım.
  • نفی بگذار و همان هستی پرست  ** این در آموز ای پدر زان ترک مست 
  • Mahmur Türk beyinin, sabah çağı çalgıcıyı çağırması; ” Ulu Allah’nın dostlarına hazırladığı bir şarap vardır, onu içtiler mi sarhoş olurlar, sarhoş olunca da tertemiz bir hale gelirler..” hadisinin tefsiri Şarap, sırlar küpünde şunun için köpürür: Kim, her şeyden geçmişse o şarabı içer. Ulu Allah “ İyi kişiler içerler ”demiştir. Senin içtiğin şarap haramdır. Biz,helâl olan şaraptan başka şarap içmiyoruz. Çalış da yokluktan varlığa ulaş. Allah şarabiylesarhoşol.
  • استدعاء امیر ترک مخمور مطرب را بوقت صبوح و تفسیر این حدیث کی ان لله تعالی شرابا اعده لاولیائه اذا شربوا سکروا و اذا سکروا طابوا الی آخر الحدیث می در خم اسرار بدان می‌جوشد تا هر که مجردست از آن می نوشد قال الله تعالی ان الابرار یشربون این می که تو می‌خوری حرامست ما می نخوریم جز حلالی «جهد کن تا ز نیست هست شوی وز شراب خدای مست شوی» 
  • Yabancı bir Türk, seher vakti uyandı. Sarhoşluğun verdiği mahmurlukla bir çalgıcı istedi.
  • اعجمی ترکی سحر آگاه شد  ** وز خمار خمر مطرب‌خواه شد 
  • Can çalgıcısı, insanın canına munistir. Sarhoşun mezesi, gıdası ve kuvveti odur.
  • مطرب جان مونس مستان بود  ** نقل و قوت و قوت مست آن بود 
  • Çalgıcı onları sarhoşluğa çeker. Sonra yine sarhoşluğu, çalgıcının, okuyucunun nağmesinden, nefesinden tadarlar. 645
  • مطرب ایشان را سوی مستی کشید  ** باز مستی از دم مطرب چشید 
  • Allah şarabı, insanı o çalgıcıya, o okuyucuya götürür; bu ten şarabı da bu çalgıcıdan, bu okuyucudan gıdalanır.
  • آن شراب حق بدان مطرب برد  ** وین شراب تن ازین مطرب چرد 
  • Söze gelince ikisi de birdir ama hakikatte bu Hasan’la o Hasan arasında fark çoktur.
  • هر دو گر یک نام دارد در سخن  ** لیک شتان این حسن تا آن حسن 
  • Arada söze ait bir şüphe var ama gökyüzü nerede, ip nerede?
  • اشتباهی هست لفظی در بیان  ** لیک خود کو آسمان تا ریسمان 
  • Sözdeki birlik, daima yol vurur. Kâfirle müminin birliği, ten bakımındandır.
  • اشتراک لفظ دایم ره‌زنست  ** اشتراک گبر و مؤمن در تنست