- Bu güneş, yüzünü örtmeden seyredip durmada. Fakat onun şiddetli nuru, yüzüne perde olmada.
- میرود بیرویپوش این آفتاب ** فرط نور اوست رویش را نقاب
- Güneş bile ondan bir eser görmemekte. Artık sen, onu kimden gizlersin ki a kıskanç?
- از که پنهان میکنی ای رشکور ** که آفتاب از وی نمیبیند اثر
- Fakat bende öyle bir kıskançlık var ki onu kendimden bile kıskanır, kendimden bile gizlemek isterim.
- رشک از آن افزونترست اندر تنم ** کز خودش خواهم که هم پنهان کنم
- Şiddetli kıskançlık ateşimden gözlerimle, kulaklarımla savaşa girişmişim âdeta.
- ز آتش رشک گران آهنگ من ** با دو چشم و گوش خود در جنگ من
- Ey can, ey gönül! Mademki bu kadar kıskançsın, ağzını yum, sözü bırak bari. 695
- چون چنین رشکیستت ای جان و دل ** پس دهان بر بند و گفتن را بهل
- Fakat korkarım ,susarsam o güneş başka bir yerde perdesini yırtar, kendini gösterir.
- ترسم ار خامش کنم آن آفتاب ** از سوی دیگر بدراند حجاب
- Sükûtumuz ondan daha ziyade anlatmış olur. Onu görünmekten men edersek görünmeye olan meyli daha fazlalaşır.
- در خموشی گفت ما اظهر شود ** که ز منع آن میل افزونتر شود
- Deniz coşup kükredi mi, kükreyişi köpük halinde görünür; köpürüşü, “Bilinmeyi diledim, sevdim de halkı yarattım” sırrını meydana getirir.
- گر بغرد بحر غرهش کف شود ** جوش احببت بان اعرف شود
- Söz söylemekse o pencereyi kapatmak demektir. Söz söylemek, onu gizlemenin ta kendisidir.
- حرف گفتن بستن آن روزنست ** عین اظهار سخن پوشیدنست
- Güle karşı bülbüle naralar at da ondan haberi olmayanlara korkusunu duyurma, oyala bu nağmelerle onları. 700
- بلبلانه نعره زن در روی گل ** تا کنی مشغولشان از بوی گل