- Hafif ve tiz nağmelerle bakırımı ebediyen onun kimyasına vurup duracağım.
- مس خود را بر طریق زیر و بم ** تا ابد بر کیمیااش میزنم
- Nihayet bu sahur davulum, denizleri coşturacak, inciler saçacak, ihsanlarda bulunacak.
- تا بجوشد زین چنین ضرب سحور ** در درافشانی و بخشایش به حور
- Halk, savaş safında Allah için canları ile oynar. 875
- خلق در صف قتال و کارزار ** جان همیبازند بهر کردگار
- Birisi Eyüp gibi belâlara düşer, öbürü Yakup gibi sabreder.
- آن یکی اندر بلا ایوبوار ** وان دگر در صابری یعقوبوار
- Yüz binlerce susuz ve muhtaç kişi, Allah için tamaha düşer, çalışır durur.
- صد هزاران خلق تشنه و مستمند ** بهر حق از طمع جهدی میکنند
- Ben de suçları yargılayan, örten Allah için bu kapıdan sahur davulu çalıyorum, benim de ümidim onda.
- من هم از بهر خداوند غفور ** میزنم بر در به اومیدش سحور
- Parasını almak için müşterimi istiyorsun? Gönül, Allah’dan daha iyi müşteri nerede var?
- مشتری خواهی که از وی زر بری ** به ز حق کی باشد ای دل مشتری
- Malından pis dağarcığı alır, sana kendinden ışıklanan bir gönül nuru verir. 880
- میخرد از مالت انبانی نجس ** میدهد نور ضمیری مقتبس
- Hakikatte yok olan şu buz kesmiş bedeni alır, vehmimize sığmaz bir saltanat ihsan eder.
- میستاند این یخ جسم فنا ** میدهد ملکی برون از وهم ما
- Birkaç katra göz yaşı alır, şekerlerin, balların hased ettiği kevseri bağışlar.
- میستاند قطرهی چندی ز اشک ** میدهد کوثر که آرد قند رشک