- Aşk, kahredicidir, ben de onun eline düşmüş, kahrolmuş birisiyim. Aşkın coşup köpürmesiyle, aşkın acılığiyle şeker gibi tatlılaştım.
- عشق قهارست و من مقهور عشق ** چون شکر شیرین شدم از شور عشق
- Ey kasırga, senin önünde bir yaprağım ben, nereye düşeceğimi ne bilirim?
- برگ کاهم پیش تو ای تند باد ** من چه دانم که کجا خواهم فتاد
- Hilâl’sem de koşuşup duruyorum Bilâl’sem de. Senin güneşine uymuşum bir kere.
- گر هلالم گر بلالم میدوم ** مقتدی آفتابت میشوم
- Ayın bedir oluş yahut zayıflayıp eriyerek hilâl haline gelişle ne işi var? O, güneşin ardına düşmüş gölge gibi koşar durur. 905
- ماه را با زفتی و زاری چه کار ** در پی خورشید پوید سایهوار
- Kaza ve kadere karşı bir kararda durmaya kalkışan kendi sakalına güler.
- با قضا هر کو قراری میدهد ** ریشخند سبلت خود میکند
- Hem bir saman çöpü olup rüzgârın önüne düşmek, hem de bir yerde durmaya kalkışmak. Hem kıyamet, hem de sonra işe güce girişmeye kalkmak!
- کاهبرگی پیش باد آنگه قرار ** رستخیزی وانگهانی عزمکار
- Ben aşkın elinde dağarcıktaki kedi gibiyim. Bir an yukarı çıkmadayım, bir an aşağı düşmede.
- گربه در انبانم اندر دست عشق ** یکدمی بالا و یکدم پست عشق
- O, beni başının üstünde döndürüp durmada. Ne aşağıda kararım var, ne yukarıda.
- او همیگرداندم بر گرد سر ** نه به زیر آرام دارم نه زبر
- Âşıklar kuvvetli bir selin önüne düşmüşlerdir. Onlar, aşkın takdirine razı olmuşlardır. 910
- عاشقان در سیل تند افتادهاند ** بر قضای عشق دل بنهادهاند
- Değirmen taşı gibi durup dinlenmeden gece gündüz inleyip sızlanarak döner dururlar.
- همچو سنگ آسیا اندر مدار ** روز و شب گردان و نالان بیقرار