- Hem bir saman çöpü olup rüzgârın önüne düşmek, hem de bir yerde durmaya kalkışmak. Hem kıyamet, hem de sonra işe güce girişmeye kalkmak!
- کاهبرگی پیش باد آنگه قرار ** رستخیزی وانگهانی عزمکار
- Ben aşkın elinde dağarcıktaki kedi gibiyim. Bir an yukarı çıkmadayım, bir an aşağı düşmede.
- گربه در انبانم اندر دست عشق ** یکدمی بالا و یکدم پست عشق
- O, beni başının üstünde döndürüp durmada. Ne aşağıda kararım var, ne yukarıda.
- او همیگرداندم بر گرد سر ** نه به زیر آرام دارم نه زبر
- Âşıklar kuvvetli bir selin önüne düşmüşlerdir. Onlar, aşkın takdirine razı olmuşlardır. 910
- عاشقان در سیل تند افتادهاند ** بر قضای عشق دل بنهادهاند
- Değirmen taşı gibi durup dinlenmeden gece gündüz inleyip sızlanarak döner dururlar.
- همچو سنگ آسیا اندر مدار ** روز و شب گردان و نالان بیقرار
- Değirmen taşının dönüp durması, kimse bu ırmak duruyor demesin diye ırmak arayanlara bir şahit olmuştur.
- گردشش بر جوی جویان شاهدست ** تا نگوید کس که آن جو راکدست
- Arktaki suyu görmüyorsan gel de değirmen taşının dönüşünü gör der.
- گر نمیبینی تو جو را در کمین ** گردش دولاب گردونی ببین
- Feleğin, o dönüp durmadan usandığı, bir karara bağlandığı yok. Sen de ey gönül, yıldız gibi ol, durup dinlenmeyi dileme.
- چون قراری نیست گردون را ازو ** ای دل اختروار آرامی مجو
- Hangi dala el atsan, nereye ulaşıp yapışsan, aşk, o dalı kırar, o şeyi koparır. 915
- گر زنی در شاخ دستی کی هلد ** هر کجا پیوند سازی بسکلد
- Kaderin dönüp duruşunu görmüyorsan unsurların coşuşunu, dönüşünü seyret.
- گر نمیبینی تو تدویر قدر ** در عناصر جوشش و گردش نگر