- Felekteki yıldızlar, uzak olduklarından, duyguların da tembel ve gevşek olup iz izleyemediklerinden onların hakikatini bilemezsin.
- اختران چرخ گر دورند هی ** وین حواست کاهلاند و سستپی
- Bizim göz, kulak ve akıl yıldızlarımız, gece nerededir, uyanıkken nerede?
- اختران چشم و گوش و هوش ما ** شب کجااند و به بیداری کجا
- Gâh kutlulukla, vuslatta, gönülleri hoş. Gâh kutsuzlukla, ayrılıkta kendilerinden geçmişlerdir.
- گاه در سعد و وصال و دلخوشی ** گاه در نحس فراق و بیهشی
- Felekteki ay, böyle dönüp durdukça bazen kapkaranlıktır bir zamanda apaydınlık.
- ماه گردون چون درین گردیدنست ** گاه تاریک و زمانی روشنست
- Gâh balla süt gibi bahar ve yaz olur, gâh, bir ölüm yerine benzeyen kış, zemheri gelir çatar, karlar yağar. 925
- گه بهار و صیف همچون شهد و شیر ** گه سیاستگاه برف و زمهریر
- Külli olan şeyler bile onun önünde top gibi yuvarlanıp durur, çevgânına tâbi olur, secde eder.
- چونک کلیات پیش او چو گوست ** سخره و سجده کن چوگان اوست
- Sen ey gönül, bu yüz binlerce varlık içinden bir cüzüsün, nasıl olur da onun hükmüne karşı kararsız bir hale gelmezsin?
- تو که یک جزوی دلا زین صدهزار ** چون نباشی پیش حکمش بیقرار
- Beyin emrindeki ata dön, at gâh ahırda mahpustur, gâh gezer dolaşır.
- چون ستوری باش در حکم امیر ** گه در آخر حبس گاهی در مسیر
- Seni de bir mıha bağladı mı sabret, çözdü mü yürü sıçra.
- چونک بر میخت ببندد بسته باش ** چونک بگشاید برو بر جسته باش
- Güneş gökyüzünde eğri büğrü gitti mi yüzü kararır, Allah onu bir tutulmaya uğratır. 930
- آفتاب اندر فلک کژ میجهد ** در سیهروزی خسوفش میدهد