English    Türkçe    فارسی   

6
933-942

  • Filân ovaya yağmur yağdır, buraya değil, kulağını aç diye kulağını bururlar.
  • بر فلان وادی ببار این سو مبار  ** گوشمالش می‌دهد که گوش دار 
  • Senin aklın, güneşten artık değildir ya. Nehyedilen fikirde kakılıp kalma.
  • عقل تو از آفتابی بیش نیست  ** اندر آن فکری که نهی آمد مه‌ایست 
  • Ey akıl, sen de dizginini eğriltme de tutulup nursuz bir hale gelmeyesin. 935
  • کژ منه ای عقل تو هم گام خویش  ** تا نیاید آن خسوف رو به پیش 
  • Güneşin suçu az oldu mu az tutulur, yarısını tutulmuş görürsün, yarısını nurlu.
  • چون گنه کمتر بود نیم آفتاب  ** منکسف بینی و نیمی نورتاب 
  • Allah, bu suretle seni suçun ne kadarsa o kadar tutarım. Suça verilen ceza suç miktarıncadır.
  • که به قدر جرم می‌گیرم ترا  ** این بود تقریر در داد و جزا 
  • İster iyi olsun ister kötü... İster âşikar olsun, ister gizli... Biz her şeyi duyarız, her şeyi görürüz der.
  • خواه نیک و خواه بد فاش و ستیر  ** بر همه اشیا سمیعیم و بصیر 
  • Babacığım, bundan geç, nevruz oldu, halk, Allah lütfuna ulaştı, herkesin ağzına tat geldi.
  • زین گذر کن ای پدر نوروز شد  ** خلق از خلاق خوش پدفوز شد 
  • Yine ırmağımıza can suyu geldi. Yine padişahımız köyümüze kondu. 940
  • باز آمد آب جان در جوی ما  ** باز آمد شاه ما در کوی ما 
  • Baht, salınıp gezmede, eteğini sürmede, tövbeyi bozma zamanı geldi diye naralar atmadadır.
  • می‌خرامد بخت و دامن می‌کشد  ** نوبت توبه شکستن می‌زند 
  • Yine sel geldi, tövbeyi silip süpürdü. Bekçi uykuya daldı, fırsat vakti gelip çattı.
  • توبه را بار دگر سیلاب برد  ** فرصت آمد پاسبان را خواب برد