- Sıddıyk bunun üzerine Mustafa’nın yanına gelip vefalı Bilâl’in halini anlattı.
- بعد از آن صدیق پیش مصطفی ** گفت حال آن بلال با وفا
- Dedi ki: O felekleri ölçen çevik ve kutlu kanatlı Bilâl, şimdi senin aşkına düşmüş, senin tuzağına tutulmuştur.
- کان فلکپیمای میمونبال چست ** این زمان در عشق و اندر دام تست
- Padişahın doğanıyken o kuzgunlardan zahmetlere uğramada. O ağır define, pislik içine gömülmüş. 955
- باز سلطانست زان جغدان برنج ** در حدث مدفون شدست آن زفتگنج
- Baykuşlar, doğana sitem etmedeler. Suçsuz olduğu halde kanatlarını yolmadalar.
- جغدها بر باز استم میکنند ** پر و بالش بیگناهی میکنند
- Suçu ancak doğan oluşu. Yusuf’un güzellikten başka ne suçu var ki?
- جرم او اینست کو بازست و بس ** غیر خوبی جرم یوسف چیست پس
- Baykuşun yeri yurdu yıkık yerlerdir. Onun için doğana kâfirce kızmadalar.
- جغد را ویرانه باشد زاد و بود ** هستشان بر باز زان زخم جهود
- Neden o diyarı hatırlıyorsun? Neden padişahın köşkünü, bileğini anıyorsun?
- که چرا می یاد آری زان دیار ** یا ز قصر و ساعد آن شهریار
- Baykuşların köyünde gevezelik ediyor, buraya bir kargaşalıktır salıyorsun. 960
- در ده جغدان فضولی میکنی ** فتنه و تشویش در میافکنی
- Feleğin üstündeki esir bile, yuvamıza haset ederken sen oraya yıkık yer diyor, orayı hor görüyorsun.
- مسکن ما را که شد رشک اثیر ** تو خرابه خوانی و نام حقیر
- Deli oldun galiba ki baykuşların seni padişah ve başbuğ yapmaları hevesine kapıldın.
- شید آوردی که تا جغدان ما ** مر ترا سازند شاه و پیشوا