- Hem âşıklık, hem tövbe, hem de sabretme imkânı. Bu, pek imkânsız bir şeydir canım efendim.
- عاشقی و توبه یا امکان صبر ** این محالی باشد ای جان بس سطبر
- Tövbe bir kurtçağızdır, aşksa bir ejderhaya benzer. Tövbe, halkın sıfatıdır, aşksa Allah sıfatı. 970
- توبه کردم و عشق همچون اژدها ** توبه وصف خلق و آن وصف خدا
- Aşk, kimseye niyazı ve ihtiyacı olmayan Allah’nın vasıflarındandır.Ondan başkasına âşık olma, geçici bir hevestir.
- عشق ز اوصاف خدای بینیاز ** عاشقی بر غیر او باشد مجاز
- Çünkü mecazi aşk, altınlarla bezenmiş bir güzelliktir. Görünüşü nurdur, fakat içi dumandır.
- زانک آن حسن زراندود آمدست ** ظاهرش نور اندرون دود آمدست
- Nur gitti de duman meydana çıktı mı mecazi aşk, derhal soğur, donar.
- چون رود نور و شود پیدا دخان ** بفسرد عشق مجازی آن زمان
- O güzellik aslına gider, beden kokmuş rüsvay, kötü bir halde kalır.
- وا رود آن حسن سوی اصل خود ** جسم ماند گنده و رسوا و بد
- Ayın nuru da aya döndü mü duvardaki aksi gider, o duvar simsiyah kesilir. 975
- نور مه راجع شود هم سوی ماه ** وا رود عکسش ز دیوار سیاه
- O nakış, o boya gitti mi su ve toprak kalır. Ay olmayınca o duvar şeytan gibi bir hale düşer.
- پس بماند آب و گل بی آن نگار ** گردد آن دیوار بی مه دیووار
- Kalp altının yüzünden altını gidince, o altın, kendi madenine dönünce,
- قلب را که زر ز روی او بجست ** بازگشت آن زر بکان خود نشست
- Kepaze bakır, duman gibi kala kalır. Bu yüzden de ona âşık olanın yüzü kararır.
- پس مس رسوا بماند دود وش ** زو سیهروتر بماند عاشقش