- Demirin rengi, ateşin renginde mahvolmuştur. Sükût eder gibi görünmekle beraber ateş olduğundan da dem vurmaktadır.
- رنگ آهن محو رنگ آتش است ** ز آتشی میلافد و خامشوش است
- Madendeki altın gibi kızarınca sözü; ağızsız, dudaksız “ Ben ateşim” sözüdür.
- چون به سرخی گشت همچون زر کان ** پس انا النار است لافش بیزبان
- Ateşin rengiyle, ateşin tabiatıyla ululanmıştır da der ki: “ Ben ateşim, ben ateş! 1350
- شد ز رنگ و طبع آتش محتشم ** گوید او من آتشم من آتشم
- Sen şüpheye düşsen de ben ateşim, istersen bir tecrübe et, elini sür.
- آتشم من گر ترا شک است و ظن ** آزمون کن دست را بر من بزن
- Ben ateşim, eğer şüphe ediyorsan bir an olsun yüzünü bana koy! ”
- آتشم من بر تو گر شد مشتبه ** روی خود بر روی من یک دم بنه
- Âdemoğlu, Allah’tan nurlanırsa seçilir de meleklerin mescudu olur.
- آدمی چون نور گیرد از خدا ** هست مسجود ملایک ز اجتبا
- Canı melek gibi azgınlıktan ve şüpheden kurtulan kişi de âlemde secde eder.
- نیز مسجود کسی کاو چون ملک ** رسته باشد جانش از طغیان و شک
- Ateş nedir, demir nedir? Dudağını yum. Bu benzetişte bulunanla alay etme. 1355
- آتش چه آهن چه لب ببند ** ریش تشبیه مشبه را مخند
- Ayağını denize pek basma, denizden çok bahsetme… Dudağını ısırarak susup kıyısında dur!
- پای در دریا منه کم گوی از آن ** بر لب دریا خمش کن لب گزان
- Benim gibi yüzlercesi bile denize tahammül edemezler. Fakat yine de denizde boğulmaktan korkmuyor, ona dalmadan duramıyorum.
- گر چه صد چون من ندارد تاب بحر ** لیک مینشکیبم از غرقاب بحر
- Canım da denize feda olsun, aklım da. Canın da kan diyetini bu deniz vermekte, aklın da.
- جان و عقل من فدای بحر باد ** خونبهای عقل و جان این بحر داد
- Ayağım oldukça denizde yürürüm, ayağım kalmazsa yine su kuşları gibi denize dalarım.
- تا که پایم میرود رانم در او ** چون نماند پا چو بطانم در او
- Huzur da bulunan bîedep kişi huzurda bulunmayan kişiden daha hoştur. Halka da eğridir ama nihayet kapıda değil mi? 1360
- بیادب حاضر ز غایب خوشتر است ** حلقه گر چه کژ بود نه بر در است
- Ey teni bulaşmış, pisleşmiş kişi, havuz kenarında dön dolaş. İnsan, havuzun dışındayken nasıl temizlenir?
- ای تن آلوده به گرد حوض گرد ** پاک کی گردد برون حوض مرد
- Havuzdan uzak düşen kişi nasıl temiz olur? O adam bâtın temizliğinden bile uzak düşmüştür.
- پاک کاو از حوض مهجور اوفتاد ** او ز پاکی خویش هم دور اوفتاد
- Bu havuzun temizliğinin haddi yoktur. Cisimlerin temizliği ise pek az bir miktarda olabilir.
- پاکی این حوض بیپایان بود ** پاکی اجسام کم میزان بود
- Çünkü gönül havuzdur ama gizli. Bu havuzun, denize gizli bir yolu var.
- ز انکه دل حوض است لیکن در کمین ** سوی دریا راه پنهان دارد این
- Senin muayyen miktardaki temizliğin yardım ister. Yoksa sayılı şey harcandıkça azalır. 1365
- پاکی محدود تو خواهد مدد ** ور نه اندر خرج کم گردد عدد
- Su, pis adama “ Bana koş” der. Pis adamsa “ Sudan utanıyorum” der.
- آب گفت آلوده را در من شتاب ** گفت آلوده که دارم شرم از آب
- Su der ki: “ Bu utanma, bensiz nasıl zail olur, bu pislik, bensiz nasıl temizlenir?”
- گفت آب این شرم بیمن کی رود ** بیمن این آلوده زایل کی شود
- Bulaşık ve pis adam; sudan utanır, gizlenirse bu utanma, “Hayâ, imana mânidir” sözünün tahakkukuna sebep olur.
- ز آب هر آلوده کاو پنهان شود ** الحیاء یمنع الإیمان بود
- Gönül, ten havuzunda çamura bulandı ama ten, gönül havuzunda arındı.
- دل ز پایهی حوض تن گلناک شد ** تن ز آب حوض دلها پاک شد
- Oğul, gönül havuzunun çevresinde olan, ten havuzundan sakın! 1370
- گرد پایهی حوض دل گرد ای پسر ** هان ز پایهی حوض تن میکن حذر
- Ten deniziyle gönül denizi birbirine bitişiktir, fakat aralarında bir berzah var, birbirlerine karışmazlar.
- بحر تن بر بحر دل بر هم زنان ** در میانشان برزخ لا یبغیان
- İster doğru ol, ister eğri. O gönül havuzuna doğru gel, geri kalma.
- گر تو باشی راست ور باشی تو کژ ** پیشتر میغژ بدو واپس مغژ