- Şüphe kuşu düşe kalka ümit yuvasına tek kanatla uçmaya savaşır.
- افت خیزان میرود مرغ گمان ** با یکی پر بر امید آشیان
- Fakat şüpheden kurtuldu da bilgi sahibi oldu mu o tek kanatlı kuş, iki kanatlı kesilir. Kanatlarını açar.
- چون ز ظن وا رست علمش رو نمود ** شد دو پر آن مرغ یکپر پر گشود
- Ondan sonra yüzüstü, eğri büğrü değil, doğru yolda güzelce uçar gider.
- بعد از آن یمشی سویا مستقیم ** نه علی وجهه مکبا او سقیم
- Cebrail gibi iki kanatlı şüphesiz, hilesiz, kıyl ü kalsiz uçar. 1515
- با دو پر بر میپرد چون جبرئیل ** بی گمان و بی مگر بی قال و قیل
- Bütün âlem, ona “Sen Allah yolundasın, dinin doğru” dese,
- گر همه عالم بگویندش توی ** بر ره یزدان و دین مستوی
- O onların lâfına güvenmez, o sözlerden gururlanmaz, onun tek canı, onlara çift olmaz.
- او نگردد گرمتر از گفتشان ** جان طاق او نگردد جفتشان
- Yahut herkes “Sen yol azıtmışsın, kendini dağ sanıyorsun ama bir saman çöpüsün sen” dese,
- ور همه گویند او را گمرهی ** کوه پنداری و تو برگ کهی
- Onların kınamasına aldırış etmez, onların kininden, hasedinden dertlenmez.
- او نیفتد در گمان از طعنشان ** او نگردد دردمند از ظعنشان
- Hatta dağla deniz bile söze gelse de “Sen sapıklıkla eş olmuşsun” dese, 1520
- بلک گر دریا و کوه آید بگفت ** گویدش با گمرهی گشتی تو جفت
- Bir zerre bile hayale düşmez, azıcık olsun kınayanların kınamasından elem duymaz.
- هیچ یک ذره نیفتد در خیال ** یا به طعن طاعنان رنجورحال
- Halkın ululaması ve alıcıların rağbeti yüzünden bir adamın hastalanması ve bir muallimin hikâyesi
- مثال رنجور شدن آدمی بوهم تعظیم خلق و رغبت مشتریان بوی و حکایت معلم
- Bir mektebin talebesi, hocalarından bıkmışlar, çalışıp çabalamadan usanmışlardı.
- کودکان مکتبی از اوستاد ** رنج دیدند از ملال و اجتهاد
- Ne yapıp yaparak bir iş becermek, bu suretle de muallimi derde düşürmek için birbirleriyle görüşüp danıştılar.
- مشورت کردند در تعویق کار ** تا معلم در فتد در اضطرار
- “Hoca hiç hastalanmıyor ki birkaç günceğiz olsun mektebe gelmesin de rahat kalalım;
- چون نمیآید ورا رنجوریی ** که بگیرد چند روز او دوریی
- Bu hapisten, bu darlıktan, bu çalışıp çabalamadan kurtulalım. Mermer kaya gibi yerinde durup duruyor” dediler. 1525
- تا رهیم از حبس و تنگی و ز کار ** هست او چون سنگ خارا بر قرار
- İçlerinden birisi, en zekileriydi. Bir tedbir düşündü. “Hocam, nasılsın, neden böyle benzin sararmış?
- آن یکی زیرکتر این تدبیر کرد ** که بگوید اوستا چونی تو زرد
- Hayrola, rengin kaçmış senin… Bu ya hava çarpmasından, ya sıtmadan derim.
- خیر باشد رنگ تو بر جای نیست ** این اثر یا از هوا یا از تبیست
- Hoca, elbette bu sözden biraz olsun vehme düşer. Sen de bu çeşit sözlerle bana yardım edersin kardeşim.
- اندکی اندر خیال افتد ازین ** تو برادر هم مدد کن اینچنین
- Mektebin kapısından içeri girer girmez, “ Hayır ola hocam, bu halin ne” dedi.
- چون درآیی از در مکتب بگو ** خیر باشد اوستا احوال تو
- Vehmi biraz daha artar, akıllı adam bile vehimle delirir gider. 1530
- آن خیالش اندکی افزون شود ** کز خیالی عاقلی مجنون شود
- Üçüncü, dördüncü, beşinci olarak gelenler de bizden sonra bu çeşit sözler söyler, açıklanırlar.
- آن سوم و آن چارم و پنجم چنین ** در پی ما غم نمایند و حنین
- Otuz çocuk da hep bu sözü söylerse adamı iyice vehim kaplar, iş olur biter” dedi.
- تا چو سی کودک تواتر این خبر ** متفق گویند یابد مستقر
- Çocukların hepsi de “Aferin zeki çocuk, bahtın daima yaver olsun, Allah sana yardım etsin” dediler.
- هر یکی گفتش که شاباش ای ذکی ** باد بختت بر عنایت متکی
- Birleşip hiç birisinin bu kavilden, bu karardan dönmeyeceklerine ait kuvvetlice ahdettiler.
- متفق گشتند در عهد وثیق ** که نگرداند سخن را یک رفیق
- Sonra o zeki çocuk, içlerinden kimsenin bunu söylememesi için hepsine yemin ettirdi. 1535
- بعد از آن سوگند داد او جمله را ** تا که غمازی نگوید ماجرا
- O çocuğun bu tedbiri, hepsinin tedbirinden üstün olmuştu, onun aklı, bütün çocukların aklından ileriydi.
- رای آن کودک بچربید از همه ** عقل او در پیش میرفت از رمه