- Yol aşan, menzil alan yol erleri ne vakit köpeklerin havlamasına kulak astılar? 4320
- آن خداوندان که ره طی کردهاند ** گوش فا بانگ سگان کی کردهاند
- Konuk öldüren mescit hikâyesinin sonu
- بقیهی ذکر آن مهمان مسجد مهمانکش
- O tertemiz aslan adama mescitte neler göründü? Sen onu söyle yine!
- باز گو کان پاکباز شیرمرد ** اندر آن مسجد چه بنمودش چه کرد
- Mescitte, suya gark olmuş adam nasıl uyursa öyle uyudu.
- خفت در مسجد خود او را خواب کو ** مرد غرقه گشته چون خسپد بجو
- Gam denizine batmış âşıkların uykusu, daima kuş ve balık uykusudur.
- خواب مرغ و ماهیان باشد همی ** عاشقان را زیر غرقاب غمی
- Gece yarısı korkunç bir sestir geldi: Ey kendisine fayda dileyen, geleyim mi, geleyim mi?
- نیمشب آواز با هولی رسید ** کایم آیم بر سرت ای مستفید
- Bu şiddetli ses tam beş kere geldi, korkudan adamın yüreği çatlıyor, paramparça oluyordu. 4325
- پنج کرت این چنین آواز سخت ** میرسید و دل همیشد لختلخت
- “Onları atlı, yaya askerlerinle çağır” ayetinin tefsiri
- تفسیر آیت واجلب علیهم بخیلک و رجلک
- Sen de din yoluna girmeyi, o yolda çalışmayı kurarsın ama şeytan, içinden seslenir:
- تو چو عزم دین کنی با اجتهاد ** دیو بانگت بر زند اندر نهاد
- “A sapık, o yola gitme, eziyetlere düşer, yoksul olur, kalırsın.
- که مرو زان سو بیندیش ای غوی ** که اسیر رنج و درویشی شوی
- Dostlarından ayrı düşer, hor hakir bir hale gelir, pişman olursun!”
- بینوا گردی ز یاران وابری ** خوار گردی و پشیمانی خوری
- Sen de o melun Şeytan’ın sesinden korkar, yakinden kaçar, sapıklığa düşersin.
- تو ز بیم بانگ آن دیو لعین ** وا گریزی در ضلالت از یقین
- “Hele yarın, hele öbür gün din yoluna girer, koşar, yürürüm… Daha önümüzde vakit var” dersin. 4330
- که هلا فردا و پس فردا مراست ** راه دین پویم که مهلت پیش ماست
- Sağdan, soldan ölümün gelip çattığını görürsün… Komşuların ölür, evlerinden feryatlar yücelir.
- مرگ بینی باز کو از چپ و راست ** میکشد همسایه را تا بانگ خاست
- Derken yine can korkusuyla din yoluna girmeye niyetlenir, bir an olsun kendini adam edersin.
- باز عزم دین کنی از بیم جان ** مرد سازی خویشتن را یک زمان
- Ben korkup ayağımı geri çekmem diye ilimden, hikmetten silahlar kuşanırsın.
- پس سلح بر بندی از علم و حکم ** که من از خوفی نیارم پای کم
- Bu sırada şeytan yine hileye sapar, seslenir: “Bu kulluk kılıcından kork, geri dön!”
- باز بانگی بر زند بر تو ز مکر ** که بترس و باز گرد از تیغ فقر
- Yine korkar, aydın yoldan kaçar, o ilim ve hüner silâhlarını atarsın. 4335
- باز بگریزی ز راه روشنی ** آن سلاح علم و فن را بفکنی
- Yıllardır bir ses, bir bağırış yüzünden ona kulsun… Hırkanı böyle bir karanlığa atmışsın.
- سالها او را به بانگی بندهای ** در چنین ظلمت نمد افکندهای
- Şeytanların bağırışlarındaki heybet, halkı kıskıvrak bağlamış, boğazlarını sıkmıştır.
- هیبت بانگ شیاطین خلق را ** بند کردست و گرفته حلق را
- Onların canları, nura kavuşmaktan öyle meyus olmuştur ki kâfirlerin ruhları da kabirdekilerin dirilmesinden ancak o kadar meyustur.
- تا چنان نومید شد جانشان ز نور ** که روان کافران ز اهل قبور
- O melunun sesinin heybeti bu olursa gayrı Allah’ın sesindeki heybet ne olur?
- این شکوه بانگ آن ملعون بود ** هیبت بانگ خدایی چون بود
- Doğandan aslı, nesli belli olan keklik korkar. Sineğe o korkudan pay yoktur. 4340
- هیبت بازست بر کبک نجیب ** مر مگس را نیست زان هیبت نصیب
- Çünkü doğan, sinek avlamaz ki… Sinekleri ancak örümcekler avlar.
- زانک نبود باز صیاد مگس ** عنکبوتان می مگس گیرند و بس
- Şeytan örümcek, senin gibi sineğe galiptir. Keklikle, karakuşla işi yok!
- عنکبوت دیو بر چون تو ذباب ** کر و فر دارد نه بر کبک و عقاب
- Şeytanların bağırışları, kötü kişilere çobanlık eder. Padişahın sesiyse velilerin bekçisidir.
- بانگ دیوان گلهبان اشقیاست ** بانگ سلطان پاسبان اولیاست
- Bu suretle birbirinden uzak olan bu iki ses birbirine karışmaz… Tatlı denizden bir katra bile acı denize taşmaz.
- تا نیامیزد بدین دو بانگ دور ** قطرهای از بحر خوش با بحر شور
- Gece yarısı mescitteki konuğa tılsım sesinin gelmesi
- رسیدن بانگ طلسمی نیمشب مهمان مسجد را