- Güneşten ateş yağsa yine o, gökten yağan ateşe karşı yüzünü yerlere döşemiştir. 450
- آتش ار خورشید میبارد برو ** او بپیش آتشش بنهاده رو
- Yağmur yağsa da tufanlar coşsa, üstündeki şehirler yıkılıp yerle yeksan olsa
- ور همی طوفان کند باران برو ** شهرها را میکند ویران برو
- O, yine Eyyup gibi teslim olmuştur, ben bir esirim, ne dilersen yağdır demektedir.
- او شده تسلیم او ایوبوار ** که اسیرم هرچه میخواهی ببار
- Sen de bu yeryüzünün bir cüzünün, baş çekme. Allah hükmünü görünce isyan etme.
- ای که جزو این زمینی سر مکش ** چونک بینی حکم یزدان در مکش
- “Sizi topraktan yarattık” sözünü duydun ya, demek ki senden toprak olmanı istiyor, yüz çevirme!
- چون خلقناکم شنودی من تراب ** خاک باشی جست از تو رو متاب
- (Allah diyor ki:) “Toprağa nice tohum ektim. İnsan da toprağın bir tozundan ibaretti, onu ben yükselttim. 455
- بین که اندر خاک تخمی کاشتم ** کرد خاکی و منش افراشتم
- Yine bir hamle et de kendine topraklığı sıfat edin, alçal. Ben de seni bütün beylere emir yapayım.
- حملهی دیگر تو خاکی پیشه گیر ** تا کنم بر جمله میرانت امیر
- Su, yukardan aşağıya, akar da sonra aşağıdan yukarıya akar.
- آب از بالا به پستی در رود ** آنگه از پستی به بالا بر رود
- Buğday, yukarıdan aşağıya, yerin dibine gider de ondan sonra yerden baş çıkarıp yükselir.
- گندم از بالا بزیر خاک شد ** بعد از آن او خوشه و چالاک شد
- Her meyvenin tohumu yerden biter de ondan sonra yerden baş verir.
- دانهی هر میوه آمد در زمین ** بعد از آن سرها بر آورد از دفین
- Nimetlerin aslı felekten ta yere kadar umumiyetle aşağıya geldiler, alçaldılar da temiz cana gıda oldular. 460
- اصل نعمتها ز گردون تا بخاک ** زیر آمد شد غذای جان پاک
- Tevazula felekten toprağa inince de diri ve yiğit adamın cüzü oldular.
- از تواضع چون ز گردون شد بزیر ** گشت جزو آدمی حی دلیر
- Bu suretle o cemad, insan sıfatlarını kazandı, arşın yücesine uçtu, neşelendi.
- پس صفات آدمی شد آن جماد ** بر فراز عرش پران گشت شاد
- Önce diri âlemden geldik, sonra yine aşağılıktan yücelere çıktık.
- کز جهان زنده ز اول آمدیم ** باز از پستی سوی بالا شدیم
- Diyerek bütün cüzüler, hareket ve sükûn hâllerinde “ Biz, şüphe yok, yine gerisin geri Allah’ ya dönüyoruz“ derler.
- جمله اجزا در تحرک در سکون ** ناطقان که انا الیه راجعون
- Gizli cüzlerin zikir ve tespihleri, gökyüzüne bir gulguledir salar. 465
- ذکر و تسبیحات اجزای نهان ** غلغلی افکند اندر آسمان
- Kaza, hileler düzmeye başladı mı köylü, şehirliyi matetti.
- چون قضا آهنگ نارنجات کرد ** روستایی شهریی را مات کرد
- Şehirli, binlerce rey ve tedbiri olduğu halde matoldu ve bu seferden afetlere uğradı.
- با هزاران حزم خواجه مات شد ** زان سفر در معرض آفات شد
- Kendi sebatına itimadı vardı, bir dağdı ama yarım bir sel, onu kapıp götürdü.
- اعتمادش بر ثبات خویش بود ** گرچه که بد نیم سیلش در ربود
- Kaza ve kader, felekten baş çıkardı mı akıllıların hepsi kör ve sağır olur…
- چون قضا بیرون کند از چرخ سر ** عاقلان گردند جمله کور و کر
- Balıklar, kendilerini denizden dışarıya atarlar. Tuzak, uçan kuşu zebun eder. 470
- ماهیان افتند از دریا برون ** دام گیرد مرغ پران را زبون
- Peri ve şeytan, şişe içine girer. Hattâ Bâbil Harut’unu bile kaza ve kader kapar, avlar.
- تا پری و دیو در شیشه شود ** بلک هاروتی به بابل در رود
- Ancak kaza ve kaderden yine kaza ve kadere kaçan kişi kurtulur. Hiçbir tedbir onun kanını dökemez.
- جز کسی کاندر قضا اندر گریخت ** خون او را هیچ تربیعی نریخت
- Allah’ın kaza ve kaderinden yine Allah’ın kaza ve kaderine kaçan, kişiden başka hiçbir kimseyi, hiçbir hile, kaza ve kaderden kurtaramaz.
- غیر آن که در گریزی در قضا ** هیچ حیله ندهدت از وی رها
- Darvan’lılar ve onların yoksullara bir şey vermeden bahçelerden meyva devşirmek için hileye sapmaları
- قصهی اهل ضروان و حیلت کردن ایشان تا بی زحمت درویشان باغها را قطاف کنند
- Darvan’lıların hikâyesini okumadın mı? Okuduysan niçin hileye sapmakta ısrar edip duruyorsun?
- قصهی اصحاب ضروان خواندهای ** پس چرا در حیلهجویی ماندهای