English    Türkçe    فارسی   

4
1662-1686

  • Hepsini de büyücülerin büyüsü bil... Ölümse ejderha haline gelen o sopadır.
  • Bütün büyüleri bir lokma yaptı da yuttu... Geceyle dolu olan bir âlemi sabahın yalayıp yutması gibi hani!
  • Fakat o yutmakla sabahın nuru artmadı ki... Evvelce nasılsa yine de öyle!
  • Çokluk, fazlalık eserdedir, zatta değil... Zatta ne artma vardır, ne eksilme! 1665
  • Allah âlemi yaratmakla çoğalmadı, artmadı... Zaten önce olmayan şimdi olmuş değildir ki!
  • Fakat halkın yaratılmasıyla eser çoğaldı, arttı. Yalnız bu iki artmanın arasında hayli fark var!
  • Eserin artması onun zuhurudur... Bu suretle sanatları ve işi zahir olur, görünür.
  • Zatın artmasına gelince bu, o zatın sebeplere bağlı ve sonradan meydana gelmiş olduğuna delildir.
  • Musa, içinde bir korku duydu. Dedik ki: Korkma, sen, ondan yücesin ayetinin tefsiri
  • Musa, büyü de insanı şaşırtır... Ben ne yapayım ne işleyeyim? Halk, mucizeyle büyüyü ayırt edemez ki dedi. 1670
  • Allah dedi ki: O fark edişi ben onlarda izhar eder, doğruyu eğriyi ayırt edemeyen aklı görür, bilir bir hale getiririm.
  • Onlar deniz gibi köpürdüler ama korkma ya Musa, sen üstün olacaksın!
  • Sihir, zamanında övünülecek bir şeydi... Fakat asâ ejderha olunca bütün sihirler utanılır bir şey oluverdi!
  • Herkes güzellik şirinlik dâvasındadır ama şirinliklere mihenk taşı ölümdür!
  • Büyü de geçti gitti, Musa’nın mucizesi de... Her ikisinin de varlık damından leğenleri düştü! 1675
  • Büyü leğeninin sesinden yalnız lanet kaldı; din leğeninin sesinden de yalnız yücelik!
  • Mihenk taşı, erkekte de yok, kadında da... O gizli kalmış; artık ey kalp, gel, safa karış da lâf et, tam sırası!
  • Lâfın tam zamanı şimdi... Çünkü mihenk yok ortada, artık seni yüce tutarlar, elden ele gezersin ey kalp!
  • Kalp her an gururlanır da der ki ben daima senin gibiyim a altın... ne vakit senden aşağıyım ki?
  • Altında evet ey kapı yoldaşı, der... Fakat mihenk geliyor hazırlan hele! 1680
  • Bedenin ölümü, sır ehli için bir hediyedir... Halis altına makastan ne noksan gelir ki?
  • Kalp, eğer sonuna baksaydı sonradan kararacağına önceden kararırdı:
  • Önceden kararınca da nifaktan, kötülükten uzak kalırdı.
  • Fazilet ve ihsan kimyasını isteseydi aklı, hilesinden üstün olurdu.
  • Gönlü kırık bir hale gelince de kendisini anlar, kırıkları düzelten Allah’ı önünde görürdü. 1685
  • Davacı, sonunu görünce kırık, sınık bir hale gelir de derhal bağlanır, sarılır, kırıklığı geçiverir!