Rabbim ben pislikten derimi yıkadım, arıttım... İçimi de hâdiselerden sen yıka, arıt! 2220
از حدث شستم خدایا پوست را ** از حوادث تو بشو این دوست را
Birisinin abdest bozduktan sonra yıkanırken, temizlenirken okunacak olan “Allah’ım, beni tövbe edenlerden ve iyice temizlenenlerden et” duasını okuyacak yerde abdest alırken buruna su verildiği sırada okunan “Allah’ım sen bana cennet kokusunu koklat” duasını okuması ve duyan bir azizin dayanamaması
شخصی به وقت استنجا میگفت اللهم ارحنی رائحة الجنه به جای آنک اللهم اجعلنی من التوابین واجعلنی من المتطهرین کی ورد استنجاست و ورد استنجا را به وقت استنشاق میگفت عزیزی بشنید و این را طاقت نداشت
Birisi abdest bozduktan sonra temizlerken “Yarabbi, beni cennet kokusu ile eş et” diye dua etti.
آن یکی در وقت استنجا بگفت ** که مرا با بوی جنت دار جفت
Birisi duyup dedi ki: “Güzel dua ettin ama deliği kaybetmişsin!
گفت شخصی خوب ورد آوردهای ** لیک سوراخ دعا گم کردهای
Bu dua, abdeste buruna su verilirken okunacak dua... Sen burun duasını oturak yerini yıkarken okuyordun!”
این دعا چون ورد بینی بود چون ** ورد بینی را تو آوردی به کون
Hür kişi cennet kokusunu burnundan duyar... Hiç oturak yerinden cennet kokusu gelir mi?
رایحهی جنت ز بینی یافت حر ** رایحهی جنت کم آید از دبر
Ey aptal kişilere karşı alçaklık gösterip de padişahlara karşı ululanan, 2225
ای تواضع برده پیش ابلهان ** وی تکبر برده تو پیش شهان
O ululuk, aşağılık adamlara karşı olursa güzeldir, iyidir... Fakat kendine gel, tersine hareket etme; bu, senin yolunu bağlar!
آن تکبر بر خسان خوبست و چست ** هین مرو معکوس عکسش بند تست
Gül, burun için bitti, yetişti... A hoyrat adam koku almak burnun işidir.
از پی سوراخ بینی رست گل ** بو وظیفهی بینی آمد ای عتل
Ey yiğit, gül kokusu burun içindir... Bu aşağıdaki delik, o kokunun yeri değildir.
بوی گل بهر مشامست ای دلیر ** جای آن بو نیست این سوراخ زیر
Hiç buradan sana cennet kokusu gelir mi? Sana koku lazımsa yerinden ara!
کی ازین جا بوی خلد آید ترا ** بو ز موضع جو اگر باید ترا
Bunun gibi “Vatanı sevmek imandandır” hadisi de doğru ama hocam, önce iyice vatanı tanı! 2230
همچنین حب الوطن باشد درست ** تو وطن بشناس ای خواجه نخست
O akıllı balık dedi ki: Bir yol bulayım da gönlümü şunlarla danışmadan, şunların reyine uymadan çekip çevireyim.
گفت آن ماهی زیرک ره کنم ** دل ز رای و مشورتشان بر کنم
Kendine gel şimdi danışma zamanı değil; yola düş... Ali gibi kuyuya ah et.
نیست وقت مشورت هین راه کن ** چون علی تو آه اندر چاه کن
O ahın mahremi pek azdır... Geceleri git, hem de bekçi gibi gizlice yürü.
محرم آن آه کمیابست بس ** شب رو و پنهانروی کن چون عسس
Bu gölcükten denize doğru git... Denizi ara, şu girdabı bırak.
سوی دریا عزم کن زین آبگیر ** بحر جو و ترک این گرداب گیر
Göğsünü ayak yaptı da yola düştü... Çekingen balık, o tehlikeli yerden ta nur denizine kadar yürüdü, denize ulaştı. 2235
سینه را پا ساخت میرفت آن حذور ** از مقام با خطر تا بحر نور
Ardına köpek düşen ceylan, hayatından bir damar bile kalsa koşar ya... İşte o da onun gibi koşmaktaydı.
همچو آهو کز پی او سگ بود ** میدود تا در تنش یک رگ بود
Artık köpek varken tavşan uykusuna dalmak hatadır... Zaten korkan adamın gözüne uyku girer mi?
خواب خرگوش و سگ اندر پی خطاست ** خواب خود در چشم ترسنده کجاست
O balık gitti deniz yolunu tuttu... Pek uzun olan o yola düştü.
رفت آن ماهی ره دریا گرفت ** راه دور و پهنهی پهنا گرفت
Bir hayli zahmetler çekti, fakat sonun da emniyet ve afiyet makamına yetişti.
رنجها بسیار دید و عاقبت ** رفت آخر سوی امن و عافیت
Kendisini uçsuz bucaksız, hiçbir yandan kıyısı görünmez denize attı. 2240
خویشتن افکند در دریای ژرف ** که نیابد حد آن را هیچ طرف
Derken balıkçılar ağ getirdiler... Yarı akıllının neşesi bozuldu, ağzının tadı kaçtı.
پس چو صیادان بیاوردند دام ** نیمعاقل را از آن شد تلخ کام
Dedi ki: Eyvahlar olsun. Fırsatı fevt ettim, nasıl oldu da o yol gösterene arkadaş olmadım?
گفت اه من فوت کردم فرصه را ** چون نگشتم همره آن رهنما
O ansızın gitti... Gitti ama benim de hararetle ardına düşmem gerekti.
ناگهان رفت او ولیکن چونک رفت ** میببایستم شدن در پی بتفت
Fakat geçene acınmak hatadır... Gitti mi gitti gider! Gayrı onu anmanın hiçbir faydası yoktur!
بر گذشته حسرت آوردن خطاست ** باز ناید رفته یاد آن هباست
Tutulan kuşun, geçmiş zamana pişman olma, içinde bulunduğun vaktin kıymetini bil, bundan istifadeye çalış, pişmanlıkla vakit geçirme diye nasihati
قصهی آن مرغ گرفته کی وصیت کرد کی بر گذشته پشیمانی مخور تدارک وقت اندیش و روزگار مبر در پشیمانی