English    Türkçe    فارسی   

4
2508-2532

  • Bunu ganimet bil. Kapı açık, kasetçinin körlüğüne rağmen derhal pılını pırtını oraya çek!
  • هین غنیمت دار در بازست زود ** رخت آنجا کش به کوری حسود
  • Musa aleyhîsselâm'ın Firavun'a "Benden bir öğüt kabul et, karşılık olarak dört fazilet kazan" demesi.
  • گفتن موسی علیه‌السلام فرعون را کی از من یک پند قبول کن و چهار فضیلت عوض بستان
  • Kendine gel de benden bir öğüt kabul et, karşılık olarak dört şey al!
  • هین ز من بپذیر یک چیز و بیار ** پس ز من بستان عوض آن را چهار
  • Firavun, o bir öğüt, hangi öğüt? O tek öğüdü bana birazcık anlat dedi. 2510
  • گفت ای موسی کدامست آن یکی ** شرح کن با من از آن یک اندکی
  • Musa dedi ki: O tek öğüt şu: Apaçık söyle, deki Allah tektir, ondan başka tapacak yoktur!
  • گفت آن یک که بگویی آشکار ** که خدایی نیست غیر کردگار
  • Göklerin, yıldızların, insanlarla şeytanların cin ve perilerin, kuşların yüce yaratıcısıdır.
  • خالق افلاک و انجم بر علا ** مردم و دیو و پری و مرغ را
  • Denizin, ovanın, dağın, çölün yaratıcısı odur... Ülkenin sının yoktur, kendisinin benzeri yoktur!
  • خالق دریا و دشت و کوه و تیه ** ملکت او بی‌حد و او بی‌شبیه
  • Firavun, ey Musa dedi. Buna karşılık bana vereceğin o dört şey nedir? Onları da söyle de
  • گفت ای موسی کدامست آن چهار ** که عوض بدهی مرا بر گو بیار
  • 2515.O güzel vadin lütfiyle kâfirliğimin çarmıhı gevşesin! 2515
  • تا بود کز لطف آن وعده‌ی حسن ** سست گردد چارمیخ کفر من
  • Belki bir ganimet olarak elde edeceğim o hoş vaatler yüzünden yüz harmanlık küfür kilidim açılır.
  • بوک زان خوش وعده‌های مغتنم ** برگشاید قفل کفر صد منم
  • Belki bal ırmağının tesiriyle bedenimdeki şu kin zehiri ballaşır.
  • بوک از تاثیر جوی انگبین ** شهد گردد در تنم این زهر کین
  • Yahut o tertemiz süt ırmağının aksiyle esir aklım bir an olsun beslenir.
  • یا ز عکس جوی آن پاکیزه شیر ** پرورش یابد دمی عقل اسیر
  • Yahut o şarap ırmaklarının aksiyle sarhoş olanlar da Allah emrinin zevkinden bir koku alırım...
  • یا بود کز عکس آن جوهای خمر ** مست گردم بو برم از ذوق امر
  • Yahut da ırmakların letafetinden çorak ve yıkık bedenim tazeleşir. 2520
  • یا بود کز لطف آن جوهای آب ** تازگی یابد تن شوره‌ی خراب
  • Çorak bedenimde bir yeşillik meydana gelir dikenliklerim, Cenneti Me'va kesilir!
  • شوره‌ام را سبزه‌ای پیدا شود ** خارزارم جنت ماوی شود
  • Belki cennetin ve dört ırmağın aksiyle can, Allah, yardımına mazhar olur da sevgiliyi aramaya koyulur.
  • بوک از عکس بهشت و چار جو ** جان شود از یاری حق یارجو
  • Nitekim cehennemin aksiyle de ateş kesilmişim. Hak kahrıyla karışmışım!
  • آنچنان که از عکس دوزخ گشته‌ام ** آتش و در قهر حق آغشته‌ام
  • Cehennem yılanının aksiyle yılana dönmüşüm. Cennet ehline zehirler yağdırmada, onları dalayıp-durmadayım!
  • گه ز عکس مار دوزخ هم‌چو مار ** گشته‌ام بر اهل جنت زهربار
  • Gâh cehennemdeki kaynar suyun kaynamasının, köpürmesinin tesiriyle zulüm suyum, halkı çürütür, eritir! 2525
  • گه ز عکس جوشش آب حمیم ** آب ظلمم کرده خلقان را رمیم
  • Ben zemherinin aksiyle zemheri olmuşum. Yahut da cehennemin aksiyle cehenneme benzemişim!
  • من ز عکس زمهریرم زمهریر ** یا ز عکس آن سعیرم چون سعیر
  • Şimdi yoksul ve mazlumlara cehennemim. Vay onu zebun bulursam!
  • دوزخ درویش و مظلومم کنون ** وای آنک یابمش ناگه زبون
  • Musa aleyhisselâm'ın, Firavun'un imanına karşılık olan o dört fazileti anlatması
  • شرح کردن موسی علیه‌السلام آن چهار فضیلت را جهت پای مزد ایمان فرعون
  • Musa dedi ki: O dördün birincisi, bedenin ebedi olarak sıhhatte kalır.
  • گفت موسی که اولین آن چهار ** صحتی باشد تنت را پایدار
  • Tıp bilgisinde söylenen illetler, ey akıllı er, bedeninden uzaklaşır.
  • این علل‌هایی که در طب گفته‌اند ** دور باشد از تنت ای ارجمند
  • İkincisi, ömrün uzun olur. Ecel, ömründen çekinir! 2530
  • ثانیا باشد ترا عمر دراز ** که اجل دارد ز عمرت احتراز
  • İyi bir ömür sürdükten sonra âlemden, muradına erişmeden gitmezsin.
  • وین نباشد بعد عمر مستوی ** که بناکام از جهان بیرون روی
  • Hatta süt emer çocuğun süt istemesi gibi eceli istersin. Fakat seni esir eden bir zahmet, bir dert yüzünden değil.
  • بلک خواهان اجل چون طفل شیر ** نه ز رنجی که ترا دارد اسیر