English    Türkçe    فارسی   

5
3042-3066

  • Hiç o tahta parçasına kızar mısın, hiç ona kinlenir misin?
  • هیچ خشمی آیدت بر چوب سقف  ** هیچ اندر کین او باشی تو وقف 
  • Neden bana vurdu da elimi kırdı? O benim can düşmanımmış der misin?
  • که چرا بر من زد و دستم شکست  ** او عدو و خصم جان من بدست 
  • Neden küçük çocukları döversin de büyüklere dokunmazsın?
  • کودکان خرد را چون می‌زنی  ** چون بزرگان را منزه می‌کنی 
  • Malını çalan hırsızı gösterir, tut şunu, elini ayağını kır, onu esir et dersin. 3045
  • آنک دزدد مال تو گویی بگیر  ** دست و پایش را ببر سازش اسیر 
  • Karına göz koyana karşı yüz binlerce defa coşar, köpürürsün.
  • وآنک قصد عورت تو می‌کند  ** صد هزاران خشم از تو می‌دمد 
  • Fakat sel gelse de eşyanı götürse akıl, hiç sele kızar, kinlenir mi?
  • گر بیاید سیل و رخت تو برد  ** هیچ با سیل آورد کینی خرد 
  • Yahut yel esse de sarığını kapıp uçursa gönlünde yele karşı bir hiddet peydahlanır mı?
  • ور بیامد باد و دستارت ربود  ** کی ترا با باد دل خشمی نمود 
  • Öfke, cebrice, özürlere girişmeyesin diye sana ihtiyarin olduğunu anlatıp durmadadır.
  • خشم در تو شد بیان اختیار  ** تا نگویی جبریانه اعتذار 
  • Deveci, bir deveyi dövse o deve, dövene kasdeder. 3050
  • گر شتربان اشتری را می‌زند  ** آن شتر قصد زننده می‌کند 
  • Devecinin değneğine kızmaz. Görüyorsun ya deve bile ihtiyardan bir kolcuya sahiptir.
  • خشم اشتر نیست با آن چوب او  ** پس ز مختاری شتر بردست بو 
  • Yine böylece bir köpeğe taş atsan iki büklüm olur da sana salar.
  • هم‌چنین سگ گر برو سنگی زنی  ** بر تو آرد حمله گردد منثنی 
  • Hattâ seni bırakıp o taşı yakalarsa, ısırırsa o da yine sana olan kızgınlığındandır. Çünkü sen ondan uzaktasın, sana el atamıyor, onu ısırıyor.
  • سنگ را گر گیرد از خشم توست  ** که تو دوری و ندارد بر تو دست 
  • Hayvani olan akıl bile ihtiyarı biliyor.Artık sen ey insani akıl, utan da ihtiyar yoktur deme.
  • عقل حیوانی چو دانست اختیار  ** این مگو ای عقل انسان شرم دار 
  • İhtiyar, apaydın meydandadır ama o obur, sahur yemeği tamahiyle gözünü nurdan kapar. 3055
  • روشنست این لیکن از طمع سحور  ** آن خورنده چشم می‌بندد ز نور 
  • Çünkü onun bütün meyli, ekmek yemeyedir, bunun için yüzünü karanlığa tutar da daha gündüz olmadı der.
  • چونک کلی میل او نان خوردنیست  ** رو به تاریکی نهد که روز نیست 
  • Hırs, gündüzü bile gizledikten sonra artık delile sırtını çevirirse şaşılmaz.
  • حرص چون خورشید را پنهان کند  ** چه عجب گر پشت بر برهان کند 
  • Halkın ihtiyarına ve kaza ve kaderin ihtiyarıgidermeyeceğine dair hikâye
  • حکایت هم در بیان تقریر اختیار خلق و بیان آنک تقدیر و قضا سلب کننده‌ی اختیار نیست 
  • Bir hırsız, şahneye dedi ki: Efendim, yaptığım i}, Tanrı takdiri.
  • گفت دزدی شحنه را کای پادشاه  ** آنچ کردم بود آن حکم اله 
  • Şahne dedi ki:A iki gözümün nuru, benim yaptığım da Tanrının hikmeti, Tanrı'nın takdiri!
  • گفت شحنه آنچ من هم می‌کنم  ** حکم حقست ای دو چشم روشنم 
  • Birisi bir dükkândan bir turp çalsa da a akilli kişi, bu Tanrı takdiri dese, 3060
  • از دکانی گر کسی تربی برد  ** کین ز حکم ایزدست ای با خرد 
  • Başına iki üç yumruk vurur da bu da Tanrı takdiri dersin, koy turpu yerine!
  • بر سرش کوبی دو سه مشت ای کره  ** حکم حقست این که اینجا باز نه 
  • A herzevekil, bir nebat hususunda bakkal bile bu gadri kabul etmiyor da,
  • در یکی تره چو این عذر ای فضول  ** می‌نیاید پیش بقالی قبول 
  • Sen buna nasıl güveniyor, ejderhanın çevresinde dönüp dolaşıyorsun?
  • چون بدین عذر اعتمادی می‌کنی  ** بر حوالی اژدهایی می‌تنی 
  • Böyle bir özürle ey akılsız adam, kanını da tamamıyla sebil ettin, malını da, karını da, öyle mi?
  • از چنین عذر ای سلیم نانبیل  ** خون و مال و زن همه کردی سبیل 
  • Şu halde birisi de senin bıyığını tutup yolsa da özür getirse, kendisini mecbur gösterse kabul mu edeceksin? 3065
  • هر کسی پس سبلت تو بر کند  ** عذر آرد خویش را مضطر کند 
  • Tanrı hükmü, sana özür olabiliyorsa âlâ, öğren de bana fetva ver bakalım.
  • حکم حق گر عذر می‌شاید ترا  ** پس بیاموز و بده فتوی مرا