- Mecnun dedi ki:Suret testidir,güzellik şarap,Tanrı,bana onun suretinden şarap içirmede.
- گفت صورت کوزه است و حسن می ** می خدایم میدهد از نقش وی
- Halbuki onun testisinde size sirke verdi de onun için onun sevgisi,sizin kulağınızı tutup çekmede.
- مر شما را سرکه داد از کوزهاش ** تا نباشد عشق اوتان گوش کش
- Tanrı,bir testiden hem zehir verir,hem bal.Onu,buna veren de ulu Tanrı'dır,bunu,şuna veren de. 3290
- از یکی کوزه دهد زهر و عسل ** هر یکی را دست حق عز و جل
- Testiyi görüyorsun ama o şarap,doğru olmayan göze görünmez.
- کوزه میبینی ولیکن آب شراب ** روی ننماید به چشم ناصواب
- Can zevki,ehlinden başkasını bakmaz,hısmından başkasına nişane vermez.
- قاصرات الطرف باشد ذوق جان ** جز به خصم خود بنماید نشان
- O şarap,ehlinden başkasını görmez.Şu zarf hicapleriyse onu gizliyen çadırlara benzer.
- قاصرات الطرف آمد آن مدام ** وین حجاب ظرفها همچون خیام
- O deniz,bir çadırdır ki onun içinde kaz yaşar.Fakat kuzgunlar ölürler.
- هست دریا خیمهای در وی حیات ** بط را لیکن کلاغان را ممات
- Zehir,yılana gıdadır,azıktır.Ondan başkasınaysa yılanın zehiri,derttir,ölümdür. 3295
- زهر باشد مار را هم قوت و برگ ** غیر او را زهر او دردست و مرگ
- Her nimetin,her mihnetin suresi,bana cennettir,ona cehennem.
- صورت هر نعمتی و محنتی ** هست این را دوزخ آن را جنتی
- Şu halde gördüğünüz bütün cisimlerle bütün eşyada hem gıda vardır,hem zehir,fakat siz görmezsiniz.
- پس همه اجسام و اشیا تبصرون ** واندرو قوتست و سم لاتبصرون
- Her cisim,bir kaseye,bir testiye benzer.Onda hem gıda vardır,hem gönül yakıcı bir hassa.
- هست هر جسمی چو کاسه و کوزهای ** اندرو هم قوت و هم دلسوزهای
- Kase meydandadır,içindeki gıda gizli.O kaseden ne yediğini,yalnız yiyen bilir.
- کاسه پیدا اندرو پنهان رغد ** طاعمش داند کزان چه میخورد
- Yusuf'un sureti,güzel bir kadehti.Babası o kadehten yüzlerce neşe şarabı içerdi. 3300
- صورت یوسف چو جامی بود خوب ** زان پدر میخورد صد بادهی طروب
- Fakat kardeşleri,ondan zehirli bir su içtiler de bu yüzden öfkeleri,kinleri arttı.
- باز اخوان را از آن زهراب بود ** کان دریشان خشم و کینه میفزود
- Sonra yine Zeliha,şekerler yedi,aşktan bir başka çeşit afyon yuttu.
- باز از وی مر زلیخا را سکر ** میکشید از عشق افیونی دگر
- O güzel,Yusuf'tan Yakub'un aldığı gıdadan başka türlü bir gıda aldı.
- غیر آنچ بود مر یعقوب را ** بود از یوسف غذا آن خوب را
- Çeşit çeşit şerbetler,fakat testi bir.Bu suretle de gayb alemine ait hiçbir şüphen kalmaz ya.
- گونهگونه شربت و کوزه یکی ** تا نماند در می غیبت شکی
- Şarap gayb alemindendir,testi bu cihandan,Testi meydandadır,içindeki şarap,gizliden gizli. 3305
- باده از غیبست و کوزه زین جهان ** کوزه پیدا باده در وی بس نهان
- Namahremlerin gözlerinden pek gizli ama mahremlere meydanda,apaçık
- بس نهان از دیدهی نامحرمان ** لیک بر محرم هویدا و عیان
- Tanrım,gözlerimiz sarhoş bir hale geldi.Yüklerimiz sırtımızı ağırlaştırdı,büktü.Sen bizi affet.
- یا الهی سکرت ابصارنا ** فاعف عنا اثقلت اوزارنا
- Ey gizli Tanrı,o alemde de doldun,bu aleme de.Doğu nurunun da üstüne yüceldin,batı nurunun da.
- یا خفیا قد ملات الخافقین ** قد علوت فوق نور المشرقین
- Sen,bir sırsın ki sırrımızı açığa vurur,bilirsin.Sen bir fecirsin,kin nehirlerimizi kaynatır akıtırsın.
- انت سر کاشف اسرارنا ** انت فجر مفجر انهارنا
- Ey zatı gizli,ihsanı duyulur Tanrı,sen su gibisin,biz değirmen taşına benzeriz. 3310
- یا خفی الذات محسوس العطا ** انت کالماء و نحن کالرحا
- Sen yel gibisin,biz toz gibi.Yeli gizlersin de tozu meydandadır.
- انت کالریح و نحن کالغبار ** تختفی الریح و غبراها جهار
- Sen bir baharsın,biz bağ gibi yemyeşil,hoş bir haldeyiz.O gizlidir,ihsanı aşikar.
- تو بهاری ما چو باغ سبز خوش ** او نهان و آشکارا بخششش