English    Türkçe    فارسی   

5
588-612

  • Aşk, o yalımdır ki parladı mı sevgiliden başka ne varsa hepsini yakar.
  • عشق آن شعله‌ست کو چون بر فروخت  ** هرچه جز معشوق باقی جمله سوخت 
  • La kılıcı, Allah’dan başka ne varsa hepsini keser silip süpürür. Bir bak hele, La’dan sonra ne kalır?
  • تیغ لا در قتل غیر حق براند  ** در نگر زان پس که بعد لا چه ماند 
  • İllallah kalır, hepsi gider. Neşelen, sevin ey ikiliği yakıp yandıran şiddetli aşk! 590
  • ماند الا الله باقی جمله رفت  ** شاد باش ای عشق شرکت‌سوز زفت 
  • Zaten evvelkiler de oydu, sonrakiler de. İkilik ancak şaşı gözün bir görüşüdür, bunu böyle gör.
  • خود همو بود آخرین و اولین  ** شرک جز از دیده‌ی احول مبین 
  • Ne şaşılacak şey! Hiç onun aksinden başka bir güzel olur mu? Beden, ancak canla hareket edebilir.
  • ای عجب حسنی بود جز عکس آن  ** نیست تن را جنبشی از غیر جان 
  • Canı olmayan bedeni istersen yağla, balla beslemeye kalk, yine beyhudedir.
  • آن تنی را که بود در جان خلل  ** خوش نگردد گر بگیری در عسل 
  • Bunu, bir günceğiz olsun dirilip bu canlar canının elindeki kadehi alan, o şarabı içen bilir.
  • این کسی داند که روزی زنده بود  ** از کف این جان جان جامی ربود 
  • Fakat gözü, o yüzleri göremeyene şu duman, can görünür. 595
  • وانک چشم او ندیدست آن رخان  ** پیش او جانست این تف دخان 
  • Abdülaziz oğlu Ömer’i görmediğinden Haccac onca adalet sahibidir.
  • چون ندید او عمر عبدالعزیز  ** پیش او عادل بود حجاج نیز 
  • O, Musa’nın ejderhasını görmemiştir de büyücülerin iplerinde can var sanır.
  • چون ندید او مار موسی را ثبات  ** در حبال سحر پندارد حیات 
  • Arı duru suyu içmeyen kuş, kara su içinde kanat çırpıp durur.
  • مرغ کو ناخورده است آب زلال  ** اندر آب شور دارد پر و بال 
  • Zıt olmadıkça zıttı tanınamaz. Yara görülünce onulmaya başlanır.
  • جز به ضد ضد را همی نتوان شناخت  ** چون ببیند زخم بشناسد نواخت 
  • Hasılı Elest ikliminin kadrini bilesin diye dünya, önce gelmiştir. 600
  • لاجرم دنیا مقدم آمدست  ** تا بدانی قدر اقلیم الست 
  • Fakat buradan kurtulup oraya vardın mı ebed şeker hanesinde şükreder durursun.
  • چون ازینجا وا رهی آنجا روی  ** در شکرخانه‌ی ابد شاکر شوی 
  • Dersin ki: Sanki orada toprak elemişim. Bu tertemiz alemden kaçıp duruyormuşum.
  • گویی آنجا خاک را می‌بیختم  ** زین جهان پاک می‌بگریختم 
  • Keşke bundan önce ölseydim de o balçıkta çektiklerim, daha az olsaydı.
  • ای دریغا پیش ازین بودیم اجل  ** تا عذابم کم بدی اندر وجل 
  • Rasul aleyhisselam’ın “Ölümünü ölmeden önce istiyen ölmemiş sayılır. İyiyse iyiliğe ulaşmaya acele eder, kötüyse kötülüğünün azalmasını diler” hadisinin tefsiri
  • در تفسیر قول رسول علیه‌السلام ما مات من مات الا و تمنی ان یموت قبل ما مات ان کان برا لیکون الی وصول البر اعجل و ان کان فاجرا لیقل فجوره 
  • İşte onun için o her şeyi bilen peygamber, “Kim ölür bedenini terk ederse,
  • زین بفرمودست آن آگه رسول  ** که هر آنک مرد و کرد از تن نزول 
  • Öldüğünden, göçtüğünden dolayı hasrete düşmez. Ancak taksiratından, fırsatı fevt ettiğinden hasrete düşer. 605
  • نبود او را حسرت نقلان و موت  ** لیک باشد حسرت تقصیر و فوت 
  • Ölen keşke maksadıma bundan önce erişseydim diye diler.
  • هر که میرد خود تمنی باشدش  ** که بدی زین پیش نقل مقصدش 
  • Kötüyse, önce ölseydi kötülüğü daha az olurdu. İyiyse, iyilik yurduna daha önce gelirdi.
  • گر بود بد تا بدی کمتر بدی  ** ور تقی تا خانه زوتر آمدی 
  • Kötü, haberim yokmuş, ben an be an önümdeki perdeleri arttırıp duruyormuşum.
  • گوید آن بد بی‌خبر می‌بوده‌ام  ** دم به دم من پرده می‌افزوده‌ام 
  • Bundan önce buraya göçseydim bu perdem, daha az olurdu der” buyurmuştur.
  • گر ازین زودتر مرا معبر بدی  ** این حجاب و پرده‌ام کمتر بدی 
  • Hırsa düşüp kanaat yüzünü az yırt. Ululanıp aşağılanma yüzünü az incit. 610
  • از حریصی کم دران روی قنوع  ** وز تکبر کم دران چهره‌ی خشوع 
  • Hasisliğinden cömertlik yüzünü, Şeytanlığından secdenin güzelim cemalini az parala.
  • هم‌چنین از بخل کم در روی جود  ** وز بلیسی چهره‌ی خوب سجود 
  • O cenneti bezeyen kanatları yolma. O yolları kaplayan kanatları koparma.
  • بر مکن آن پر خلد آرای را  ** بر مکن آن پر ره‌پیمای را