English    Türkçe    فارسی   

6
2145-2169

  • Nereye mi varır? Yere bile yol olmayan bir yere. Işığı, gözleri alan Tanrı ayına ancak! 2145
  • O nur, bütün vehimlerden ve tasavvurlardan uzak olan nurun nurunun nurunun nurunun nurudur!
  • Dedikoduyu senin için aşağılattım. İbret al da kötü huylu arkadaşla arkadaş ol, uzlaş.
  • “Sabır, sıkıntının anahtarıdır” sırrına ermek için gülerek hoşlanarak onun derdini çek.
  • Bu aşağılık kişilerin aşağılığını çekersen sünnetlerin nuruna ulaşırsın.
  • Peygamberler aşağılık adamların zahmetlerini çok çektiler. Bu çeşit yılanlardan nice ıstıraplara uğradılar. 2150
  • Yargılayan Tanrı’ nın muradı, hükmü, ta ezelden tecelli ve zuhur etmekti.
  • Zıddı olmadıkça bir şey görünemez. O misli olmayan padişahın zıddı yoktur.
  • “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” âyetindeki hikmet
  • Bunun için padişahlığına ayna olmak üzere bir gönül sahibini halife edindi.
  • Ona hadsiz, hesapsız arılığını ihsan etti, ondan sonra karanlıklardan da ona bir zıt verdi.
  • Ak ve kara iki bayrak dikti. Birisi Âdem’di bunların öbürü yol kesen İblis. 2155
  • O iki büyük ordu arasında savaşlar oldu, geldi geçti.
  • İkinci devre Habil geldi, onun pak nurunun zıddı Kaabil oldu.
  • Adalet ve zulümden ibaret olan bu iki bayrak, böylece devir devir, Nemrud’a kadar geldi dayandı.
  • O, İbrahim’in zıddı ve düşmanı oldu. O iki ordu birbirine kin güttü, savaştı durdu.
  • Savaşın uzamasından hoşlanmayınca ikisinin arasını ateş ayırdı. 2160
  • O iki taifenin müşkülü halledilsin diye ateşi, azabı hakem yaptı.
  • Devir devir zaman zaman bu iki fırka, Firavunla esirgeyici Musa’nın zamanına kadar
  • Yıllarca savaştı. Aralarındaki savaş bitmedi tükenmedi. Bu iş, haddi aşıp usanç verince de
  • Tanrı, denizi hakem yaptı; bakalım hangisi öndülü alacak dedi.
  • Mustafa’nın devrine, onun zuhuruna kadar bu böyle gitti. O zuhur edince Ebucehil’le o cefa askerinin başbuğuyla savaştı. 2165
  • Tanrı, Semud kavmi için, bir haykırış hizmetkâr tuttu, onların canlarını alıverdi.
  • Âd kavmi için tez kalkan ve hızlı giden bir hizmetkârı tuttu, yeli kullandı.
  • Kaarun’un halini de bildi, onu defetmek için de yeryüzünü kullandı. Yer, halim olmakla beraber ona kinlendi, onu yuttu.
  • Yerin halimliği âdeta kahroldu da Kaarun’u da dibine kadar sömürdü, hazinesini de.