گفت امر آمد برو مهلت ترا ** من بجای خود شدم رستی ز ما
Musa yola düştü, ejderha da bilgili ve dost bir av köpeği gibi peşine takıldı.1100
او همیشد و اژدها اندر عقب ** چون سگ صیاد دانا و محب
Av köpeği gibi kuyruğunu sallayarak gidiyor, ayaklarının altında taşları kum gibi eziyordu.
چون سگ صیاد جنبان کرده دم ** سنگ را میکرد ریگ او زیر سم
Taşı, demiri nefesiyle çekip sömürmekte, demiri apaşikâr bir surette ağzında ezip çiğnemekteydi.
سنگ و آهن را بدم در میکشید ** خرد میخایید آهن را پدید
Havalanıp burçların üstüne çıkmakta, Rum, Gürcü… Herkes ondan kaçmaktaydı.
در هوا میکرد خود بالای برج ** که هزیمت میشد از وی روم و گرج
Deve gibi ağzından köpükler saçıyordu. O köpüğün bir katresi kimin üstüne düşse cüzzam illetine tutuluyordu.
کفک میانداخت چون اشتر ز کام ** قطرهای بر هر که زد میشد جذام
Dişlerinin gıcırtısı, yürekleri yerinden oynatıyor, kara aslanların bile canları elden gidiyordu.1105
ژغژغ دندان او دل میشکست ** جان شیران سیه میشد ز دست
O seçilmiş peygamber, kavminin yanına varınca ejderhayı boğazından yakaladı, ejderha asâ oldu yine.
چون به قوم خود رسید آن مجتبی ** شدق او بگرفت باز او شد عصا
Asâya dayandı da dedi ki: “Ne şaşılacak şey. Bizim yanımızda güneş, düşmana karşı gece!
تکیه بر وی کرد و میگفت ای عجب ** پیش ما خورشید و پیش خصم شب
Ne hayret edilecek şey ki bu ordu, kuşluk güneşiyle dopdolu olan bu âlemi görmüyor.
ای عجب چون مینبیند این سپاه ** عالمی پر آفتاب چاشتگاه
Göz de açık, kulak da; sonra da bu zekâ… Allah’ın gözbağcılığına hayretteyim!
چشم باز و گوش باز و این ذکا ** خیرهام در چشمبندی خدا
Ben onlara şaşırıyorum, onlar da bana şaşırıyorlar. Baharın onlar diken, ben yasemin:1110
من ازیشان خیره ایشان هم ز من ** از بهاری خار ایشان من سمن
Onlara nice lezzetli şaraplarla dolu kadehler sundum. Fakat onlara kadehteki şerbet taş kesildi.
پیششان بردم بسی جام رحیق ** سنگ شد آبش به پیش این فریق
Gül desteleri yaptım, götürdüm, her gül, diken oldu, şerbet zehir döndü.
دسته گل بستم و بردم به پیش ** هر گلی چون خار گشت و نوش نیش
Bu kendisinden geçenlerin canlarına nasip olan bir şey. Onlar, kendilerine oldukça nasıl meydana çıkar?
آن نصیب جان بیخویشان بود ** چونک با خویشاند پیدا کی شود
Yanımızda uyanık bir uyur gerek ki uyanıkken rüyalar görsün!
خفتهی بیدار باید پیش ما ** تا به بیداری ببیند خوابها
Halkın düşüncelere dalması bu güzelim uykunun düşmanıdır. Halk, düşünceleri yatışmasın, uyumasın diye bu güzelim uykunun boğazını sıkar.1115
دشمن این خواب خوش شد فکر خلق ** تا نخسپد فکرتش بستست حلق
Bir hayret lâzım ki düşünceleri silip süpürsün. Hayret, fikirleri de yok eder, zikirleri de!
حیرتی باید که روبد فکر را ** خورده حیرت فکر را و ذکر را
Hüner ve marifette kim daha kâmilse mana bakımından artta sureta ileridedir.
هر که کاملتر بود او در هنر ** او بمعنی پس بصورت پیشتر
Allah “Geri dönenler” dedi. Geri dönmek sürünün yazıdan gelip ağıla gitmesine benzer.
راجعون گفت و رجوع این سان بود ** که گله وا گردد و خانه رود
Sürü, yazıdan dönüp geldi mi giderken en önde olan keçi artta kalır.
چونک واگردید گله از ورود ** پس فتد آن بز که پیش آهنگ بود
Giderken geride kalan topal keçiye gelince suratı asıkları bile güldürecek bir halde öne düşer.1120
پیش افتد آن بز لنگ پسین ** اضحک الرجعی وجوه العابسین
Bu kavim, laf olsun diye topal olmadılar ya… övünmeyi terk ettiler de ârı satın aldılar.
از گزافه کی شدند این قوم لنگ ** فخر را دادند و بخریدند ننگ
Bu kavim, hacca ayakları kırık olduğu halde topallaya topallaya giderler. Sıkıntıdan kurtuluşa gizli bir yol vardır.
پا شکسته میروند این قوم حج ** از حرج راهیست پنهان تا فرج
Bu tarife gönüllerini bilgilerden yıkayıp arıtmışlardır. Çünkü bu yol, zahirî bilgiyi tanımaz.
دل ز دانشها بشستند این فریق ** زانک این دانش نداند آن طریق
Bu yolda, aslı o âlemden olan bir bilgi gerek. Zira her feri, aslında yol gösterir.
دانشی باید که اصلش زان سرست ** زانک هر فرعی به اصلش رهبرست
Her kanat, denizi aşacak kudrete nereden sahip olacak? Allah bilgisi gerek ki insanı Allah’a ulaştırsın.1125
هر پری بر عرض دریا کی پرد ** تا لدن علم لدنی میبرد
Şu halde adama sonunda gönülden silinip arıtılması lâzım olan bilgiyi neye öğretirsin?
پس چرا علمی بیاموزی به مرد ** کش بباید سینه را زان پاک کرد
Öyleyse bu âlemde ileri gitmeye heves etme, topal ol da geri dönerken en öne düş.
پس مجو پیشی ازین سر لنگ باش ** وقت وا گشتن تو پیش آهنگ باش
Ey nazik adam, ileri giden son gelenlerden ol. Taze ve turfanda meyve, ağaca nazaran daha ileridedir, derecesi daha üstündür.
آخرون السابقون باش ای ظریف ** بر شجر سابق بود میوهی طریف
Gerçi meyve ağaçtan sonra vücuda gelir, fakat hakikatte evvel odur, çünkü ağaçtan maksat odur.
گرچه میوه آخر آید در وجود ** اولست او زانک او مقصود بود
Melekler gibi "Bizim bilgimiz yok" de de, “Ancak senin bildirdiğin bilgiyi biliriz” sırrı elini tutsun.1130
چون ملایک گوی لا علم لنا ** تا بگیرد دست تو علمتنا
Bu mektep de hecelemeyi bilmezsen Ahmed gibi akıl ve irfan nuriyle dolarsın.
گر درین مکتب ندانی تو هجا ** همچو احمد پری از نور حجی
Şehirlerde ad san sahibi olmazsan, Allah kullarının halini daha iyi bilir ya, kaybolmazsın, merak etme.
گر نباشی نامدار اندر بلاد ** گم نهای الله اعلم بالعباد
Altın definesini bilinmeyen viranelere gizlerler?
اندر آن ویران که آن معروف نیست ** از برای حفظ گنجینهی زریست
Hiç defineyi bilinen yere koyarlar mı? İşte kurtulmanın, halâs olmanın da zahmet ve meşakkatlerde gizlenmesi buna benzer.
موضع معروف کی بنهند گنج ** زین قبل آمد فرج در زیر رنج
Burada hatıra birçok şüpheler, tereddütler gelebilir ama iyi at, kösteklerini kırar, bukağıdan kurtuluverir.1135
خاطر آرد بس شکال اینجا ولیک ** بسکلد اشکال را استور نیک
Onun sevgisi, şüphe ve tereddütleri yakan bir ateştir. Gündüzün nuru, bütün hayalleri siler süpürür.
هست عشقش آتشی اشکالسوز ** هر خیالی را بروبد نور روز
Ey Allah rızasını elde eden, bu sual, sana o taraftan geldi, cevabını da o taraftan ara.
هم از آن سو جو جواب ای مرتضا ** کین سال آمد از آن سو مر ترا
Gönlün köşesiz köşesi yok mu? İşte o bucak, padişaha varan bir yoldur. Gönlün doğudan da olmayan, batıdan da olmayan aydınlığı, tek bir aydan meydana gelir.
گوشهی بی گوشهی دل شهرهیست ** تاب لا شرقی و لا غرب از مهیست
Ey mana dağı, sen yoksullar gibi bu tarafa o tarafta neden ses arayıp durursun.
تو ازین سو و از آن سو چون گدا ** ای که معنی چه میجویی صدا
Derde düşünce iki büklüm olup “Yarabbi” diye yalvardığın taraf yok mu, bu sesi de o tarafta ara.1140
هم از آن سو جو که وقت درد تو ** میشوی در ذکر یا ربی دوتو
Dert ve ölüm zamanı o tarafa yönelir, feryat ve figana düşersin. Dertten kurtulunca neden yabancıya dönüyor, hiç o tarafı aklına bile getirmiyorsun?
وقت درد و مرگ آن سو مینمی ** چونک دردت رفت چونی اعجمی
Mihnet zamanında “Allah” demeye başlar, sıkıntın geçti mi “Nerede ona yol ?” dersin.
وقت محنت گشتهای الله گو ** چونک محنت رفت گویی راه کو
Bu hal, şundan ileri geliyor: “Allah’ı şeksiz, şüphesiz bilen, tanıyan, daima onu anlar, ondan hiç ayrılmaz.
این از آن آمد که حق را بی گمان ** هر که بشناسد بود دایم بر آن
Fakat akıl ve şüphe hicaplarında kalan kişiye Allah tecellisi, gâh örtülür, gâh yenini, yakasını yırtıp görünür.
وانک در عقل و گمان هستش حجاب ** گاه پوشیدست و گه بدریده جیب
Aklı cüzi gâh üstündür, gâh baş aşağı, Aklı Külli ise bütün hâdiselerden kurtulmuştur, emindir.1145