Çünkü onlar cebbar, başı dik kişilerdi. Onlara bu küçücük, bu alçacık kapı, niyaz kapısıdır, cehennemdir!
زآنک جباران بدند و سرفراز ** دوزخ آن باب صغیرست و نیاز
Allah, padişahların suretini Hakk’a tabi olmayanları yola getirmek için halk etmiştir. Nitekim Musa aleyhisselâm da Kudüs kalesinin duvarına dik başlı cebbarlar eğilerek girsinler ve girerken secde ederek, Yarabbi günahlarımızı al bizden, desinler diye küçücük, alçacık bir kapı yaptı
بیان آنک حق تعالی صورت ملوک را سبب مسخر کردن جباران کی مسخر حق نباشند ساخته است چنانک موسی علیه السلام باب صغیر ساخت بر ربض قدس جهت رکوع جباران بنی اسرائیل وقت در آمدن کی ادخلوا الباب سجدا و قولوا حطة
İyi bak, kendine gel! Allah, padişahları etten, kemikten küçücük bir kapı olarak halk etti ya.
آنچنانک حق ز گوشت و استخوان ** از شهان باب صغیری ساخت هان
Dünya ehli olanlar, onlara secde ederler. Çünkü Allah’a secde etmenin düşmanıdır onlar!
اهل دنیا سجدهی ایشان کنند ** چونک سجدهی کبریا را دشمنند
Dünya ehline bir fışkı yerceğizini mihrap düzdü… O mihrabın adı da bey, padişah!3000
ساخت سرگیندانکی محرابشان ** نام آن محراب میر و پهلوان
Bu tertemiz kapıya lâyık değilsiniz ki… Temiz kişiler, şeker kamışıdır, sizse bomboş birer kamıştan ibaretsiniz.
لایق این حضرت پاکی نهاید ** نیشکر پاکان شما خالینیید
O çeşit köpeklere elbette bu çeşit bayağılık adamlar hürmet ederler. Öyle adi kişiye hürmet etmek, öyle adi adama inanmak, aslana ardır.
آن سگان را این خسان خاضع شوند ** شیر را عارست کو را بگروند
Fare huylulara kedi bey olur. Fare kim oluyor ki aslandan korksun?
گربه باشد شحنه هر موشخو ** موش که بود تا ز شیران ترسد او
Fare huyludur, Allah köpeklerinden korkarlar,
خوف ایشان از کلاب حق بود ** خوفشان کی ز آفتاب حق بود
Uluların virdi, (Rabbimiz yücelerin yücedir) sözüdür. Bu aptallara lâyık olan Rab ise kendisinde Allah kuvveti vehmeden dünya büyükleridir.3005
ربی الاعلاست ورد آن مهان ** رب ادنی درخور این ابلهان
Fare, nasıl olurda savaş aslanlarından korkar. Onlardan korkanlar, misk ceylânlarıdır ancak.
موش کی ترسد ز شیران مصاف ** بلک آن آهوتگان مشکناف
Yürü ey çömlek yalayıcı, kâse yalayıcının yanına git… Onu kendine Allah say, velinimet say!
رو به پیش کاسهلیس ای دیگلیس ** توش خداوند و ولی نعمت نویس
Kâfi yeter artık… Uzun uzadıya anlatmaya girişsem beyler, padişahlar, hem kızarlar, hem de anlattıklarımın kendilerinde olduğunu bilirler anlarlar.
بس کن ار شرحی بگویم دور دست ** خشم گیرد میر و هم داند که هست
Hulâsa ey kerem sahibi, alçak nefse iyilik etme, kötü davran da alçaklarla beraber o da sana boyun eğsin, teslim olsun.
حاصل این آمد که بد کن ای کریم ** با لیمان تا نهد گردن لیم
Alçak nefse ihsanda bulunursa alçaklar gibi nimeti inkâr eder, azgınlaşır.3010
با لیم نفس چون احسان کند ** چون لیمان نفس بد کفران کند
İşte mihnette, meşakkatte bulunanların şükretmesi, nimet ve devlet sahiplerinin azgın ve hilebaz olmaları bu yüzdendir.
زین سبب بد که اهل محنت شاکرند ** اهل نعمت طاغیند و ماکرند
Altınlarla bezenmiş kaftanlara bürünen beyler, padişahlar azgın kişilerdir. Abaya sarınan yoksul yok mu? Şükreden odur işte.
Mal, mülk, devlet ve nimet sahipleri hiç şükrederler mi? Şükür mihnetten ve meşakkatten biter, gelişir.
شکر کی روید ز املاک و نعم ** شکر میروید ز بلوی و سقم
Sofinin boş sofraya sevdalanması
قصه عشق صوفی بر سفرهی تهی
Bir sofi bir gün çiviye asılmış bir sofra gördü. Vecde geldi, dönmeye, oynamaya başladı, elbisesini yırtıyor.
صوفیی بر میخ روزی سفره دید ** چرخ میزد جامهها را میدرید
İşte azıkların azığı... İşte kıtlıkların, dertlerin devası diye nâralar atıyordu.3015
بانگ میزد نک نوای بینوا ** قحطها و دردها را نک دوا
Dumanı başından çıkıp neşesi, zevki arttıkça arttı… Sofilerde ona uydular, semâa başladılar.
چونک دود و شور او بسیار شد ** هر که صوفی بود با او یار شد
Kih, kih gülmeye, hay huy etmeye koyuldular… Defalarca kendilerinden geçip kendilerine geldiler.
کخکخی و های و هویی میزدند ** تای چندی مست و بیخود میشدند
Herzevekilin biri, sofiye “Çiviye asılı ve içinde ekmek olmayan bomboş sofra nedir ki seni bu derece zevke, vecde getiriyor?” dedi.
بوالفضولی گفت صوفی را که چیست ** سفرهای آویخته وز نان تهیست
Sofi dedi ki: “ Yürü git be… Sen manasız bir suretten ibaretsin… Sen varlık peşinde koş, âşık değilsin sen.
گفت رو رو نقش بیمعنیستی ** تو بجو هستی که عاشق نیستی
Aşığın gıdası, ekmeksiz ekmeğe âşık olmaktır. Aşkında doğru olan kişi. Varlığa bağlanmaz.3020
عشق نان بی نان غذای عاشق است ** بند هستی نیست هر کو صادقست
Âşıkların varlıkla işi yoktur… Âşıklar, kârı sermayesiz elde ederler.
عاشقان را کار نبود با وجود ** عاشقان را هست بی سرمایه سود
Kanatları yoktur, âlemin etrafında uçarlar… Elleri yoktur, topu meydandan kaparlar!
بال نه و گرد عالم میپرند ** دست نه و گو ز میدان میبرند
Mana kokusunu duyan o yoksul da eli kesik olduğu halde zembil örerdi ya!
آن فقیری کو ز معنی بوی یافت ** دست ببریده همی زنبیل بافت
Âşıklar, yoklukta çadır kurarlar… Onlar, yokluk gibi bir renktedirler, bir tek ruhları vardır onların!
عاشقان اندر عدم خیمه زدند ** چون عدم یکرنگ و نفس واحدند
Süt emen çocuk yemekten nasıl zevk alabilir? Perinin gıdası kokudan ibarettir.3025
شیرخواره کی شناسد ذوق لوت ** مر پری را بوی باشد لوت و پوت
Fakat insanoğlu perinin kokusundan koku alabilir mi? Huyu, onun huyunun zıddıdır.
آدمی کی بو برد از بوی او ** چونک خوی اوست ضد خوی او
Perinin az bir güzel kokudan aldığı zevki, sen yüz batman güzel yemekten bile alamazsın.
یابد از بو آن پری بویکش ** تو نیابی آن ز صد من لوت خوش
Nil ırmağının suyu Mısırlılara kan kesildiği halde İsrailoğulları’na sudur.
پیش قبطی خون بود آن آب نیل ** آب باشد پیش سبطی جمیل
Deniz, Firavunu boğduğu halde İsrailoğulları’na bir ana cadde haline gelir.
جاده باشد بحر ز اسرائیلیان ** غرقه گه باشد ز فرعون عوان
Allah kadehini Yusuf’un yüzünden içmek, Allah kokusunu Yusuf’un kokusundan duymak, Yakup aleyhisselâm’a mahsustur. Yusuf’un kardeşleri de bunlardan mahrumdur başkaları da
مخصوص بودن یعقوب علیه السلام به چشیدن جام حق از روی یوسف و کشیدن بوی حق از بوی یوسف و حرمان برادران و غیر هم ازین هر دو
Yakup’un, Yusuf’un yüzünde gördüğü nur, ancak Yakup’a mahsustu. Kardeşleri bunu nereden görecekler?3030
آنچ یعقوب از رخ یوسف بدید ** خاص او بد آن به اخوان کی رسید
Bu, sevgiliye olan sevdası yüzünden kendini kuyulara atar. Öbürü kininden sevgiliye kuyu kazar!
این ز عشقش خویش در چه میکند ** و آن بکین از بهر او چه میکند
Sofra, onun önünde ekmeksizdir, bomboştur… Fakat Yakup’un önünde nimetlerle dopdoludur, iştahını açar.
سفرهی او پیش این از نان تهیست ** پیش یعقوبست پر کو مشتهیست