English    Türkçe    فارسی   

4
2826-2875

  • Bunları gör de diğer cansız şeyleri de şüphesiz bir halde sopaya, taşa kıyas et!
  • Taşla sopanın itaati meydana çıkar, görünürde öbür cansız şeylerin halinde de haber verir...
  • Onlar da “Biz, Tanrı’yı biliriz, ona itaat ederiz... hepimiz de tesadüfen halk edilmiş abes şeyler değiliz” derler.
  • Nil suyuna bak da anla... boğarken iki ümmetin arasını ayırt etti ya!
  • Yer, nasıl Karun’u kahredip sömürdü; onu nasıl bildiyse Nil’i de öyle bilgi sahibi bil. 2830
  • Ay da öyle... emri duyunca derhal gökyüzünde yarıldı, ikiye bölündü ya.
  • Nerede bir ağaç ve taş varsa Mustafa’yı görünce apaçık selâm verdi ya! İşte cansızların hepsini de böyle bil, böyle tanı!
  • Tanrı varlığını inkâr eden ve âleme evvel, yok diyen Dehri’ye cevap
  • Dün birisi, âlem, sonradan yaratıldı... bu gökyüzü fânidir, vârisi Hak’dır diyordu.
  • Bir filozof dedi ki: Sonradan yaratıldığını nasıl biliyorsun? Yağmur,bulutun sonradan yaratıldığını nasıl bilir?
  • Bu değişip duran âlemden sen, bir zerre bile değilsin... öyle olduğu halde güneşin sonradan yaratıldığını ne bilirsin ki? 2835
  • Pislik içinde gömülü olan bir kurtcağız, yeryüzünün evvelini, sonunu nereden bilecek?
  • Sen bu sözü babandan duydun... taklitle aptallığından ona sarıldın?
  • Sonradan yaratıldığına delil nedir? söyle; yoksa sus, fazla söylenmeye kalkma!
  • Adam dedi ki: Bu derin denizde bir gün iki bölük halkın bahse giriştiklerini gördüm.
  • Onlar çekişir bahsederken halk onların başına üşüştü. 2840
  • Ben de kalabalığın arasına karıştım, onların sözlerini, hallerini anlamak için durdum, bekledim.
  • Bir bölüğü âlem fânidir... şüphe yok ki bu yapının bir yapıcısı var diyordu.
  • Öbür bölüğün bu âlem kadimdir, evveli yoktur, yaratıcısı yapıcısı da yoktur... varsa bile kendisidir diyordu.
  • Tanrıya inanan, yaratıcıyı inkar ettin... geceyle gündüzü getirip götüren ve rızk veren Tanrıya münkir oldun, dedi.
  • Filozof ben dedi... delilsiz sözü dinlemem, taklide ancak ahmak olan kapılır! 2845
  • Hadi delilini göster... yoksa bu âlemde delilsiz söz dinlemem ben!
  • Mümin dedi ki: Delil, canımdadır... canımın içinde gizli delilim var!
  • Senin gözün zayıftır, hilâli göremezsin; fakat ben görüyorum, bana kızma.
  • Dedikodu uzadıkça uzadı... dinleyenlerde bu bezenmiş âlemin başına, sonuna hayran olup kaldılar.
  • Mümin,dostum dedi... gönlümde bir delil var... bence, bu, âlemin sonradan yaratıldığına bir alâmet! 2850
  • İyice inanmışım... inancımın nişanesi de şu: İyice inanan ateşe bile girse,
  • Aşıklardaki aşk sırrı gibi ona bir ziyan gelmez, yanmaz, mahvolmaz!
  • Sözlerinin sırrı, ancak yüzümün sarılığından, zayıflığından anlaşılır.
  • Yanaklara akan kanlı göz yaşları, sevgilinin güzelliğine delildir.
  • Filozof, ben halkın hepsine de delil olamayan bu şeylere ehemmiyet vermem, bunları delil saymam, dedi. 2855
  • Mümin dedi ki: Kalp akçe ile halis akçe bahse girişseler... halis akçe, sen kalpsın; ben halisim, iyiyim dese,
  • Son sınama ateştir... bu iki arkadaş ateşe düştüler mi?
  • Halkın ileri gidenleri de hallerini anlar, alelâde olanları da... herkes, şüpheden kurtulur, onların ne olduklarını iyice anlar bilir.
  • Canım, su ve ateş de gizli olan halis akçayla kalpı sınamak, için yaratılmıştır.
  • Sen ve ben... ikimiz de ateşe girelim... bu işe şaşıp kalanlara bakî bir delil olalım! 2860
  • Ben de, sen de birden denize dalalım... çünkü ben de bu halka bir delilim sen de!
  • Öyle yaptılar; ateşe girdiler... ikisi de kendilerini kızgın ateşe attılar.
  • Tanrı var diye iddia eden kurtuldu öbür haramzade yandı, mahvoldu.
  • Bu haberi müezzinden duy... ham ruhun körlüğünü bir kat daha arttırır!
  • Ecelle,ölümle Mustafa’nın adı yanmamıştır... çünkü o adın sahibi ileriden ileriydi uludan ulu! 2865
  • Bu devirde bahse girişenlerin yüz binlercesi münkirlerin perdelerini yırtmıştır.
  • Müminle filozof bu işe karar verdiler... mucizelerin devam ettiği zuhur etti; doğru olan galip oldu... bu cevaptan
  • Anladım ki âlemin evveli vardır, bu gök kubbe sonradan yaratılmıştır diyen haklıdır.
  • Münkirin getirdiği delilin yüzü daima sarıdır... o inkârın doğruluğuna nerede bir nişane?
  • Münkirlerin övüldüğü bir minare nerede? Alemde böyle bir minare göster bana da onların doğruluğuna nişane olsun. 2870
  • Hani nerede bir mimber ki oraya birisi çıksın da bir münkirin zamanını ansın.
  • Paraların üstüne basılan peygamber adları, kıyamete kadar onların doğruluğuna alâmettir.
  • Padişahların paraları değişir durur.. fakat Ahmed’in parası, kıyamete dek sürer gider!
  • Altın olsun, gümüş olsun... bir paranın üstünde bir münkirin adını gösterene!
  • Hadi bunu mucize sayma! Peki bir de güneş gibi apaydın olan ve adına Ümmül Kitap denen yüz dilli Kuran’a bak! 2875