English    Türkçe    فارسی   

1
116-125

  • آفتاب آمد دلیل آفتاب ** گر دلیلت باید از وی رو متاب‌‌
  • Güneşin vücuduna delil, yine güneştir. Sana delil lâzımsa güneşten yüz çevirme.
  • از وی ار سایه نشانی می‌‌دهد ** شمس هر دم نور جانی می‌‌دهد
  • Gerçi gölgede güneşin varlığından bir nişan verir, fakat asıl güneş her an can nuru bahşeyler.
  • سایه خواب آرد ترا همچون سمر ** چون بر آید شمس انشق القمر
  • Gölge sana gece misali gibi uyku getirir. Ama güneş doğuverince ay yarılır (nuru görünmez olur).
  • خود غریبی در جهان چون شمس نیست ** شمس جان باقیی کش امس نیست‌‌
  • Zaten cihanda güneş gibi misli bulunmaz bir şey yoktur. Baki olan can güneşi öyle bir güneştir ki, asla gurub etmez.
  • شمس در خارج اگر چه هست فرد ** می‌‌توان هم مثل او تصویر کرد 120
  • Güneş, gerçi tektir, fakat onun mislini tasvir etmek mümkündür.
  • شمس جان کاو خارج آمد از اثیر ** نبودش در ذهن و در خارج نظیر
  • Ama kendisinden esîr var olan güneş, öyle bir güneştir ki, ona zihinde de, dışarda da benzer olamaz.
  • در تصور ذات او را گنج کو ** تا در آید در تصور مثل او
  • Nerede tasavvurda onun sığacağı bir yer ki misli tasvir edilebilsin!
  • چون حدیث روی شمس الدین رسید ** شمس چارم آسمان سر در کشید
  • Şemseddin’in sözü gelince dördüncü kat göğün güneşi başını çekti, gizlendi.
  • واجب آید چون که آمد نام او ** شرح کردن رمزی از انعام او
  • Onun adı anılınca ihsanlarından bir remzi anlatmak vacip oldu.
  • این نفس جان دامنم بر تافته ست ** بوی پیراهان یوسف یافته ست‌‌ 125
  • Can, şu anda eteğimi çekiyor. Yusuf’un gömleğinden koku almış!