-
در چه دریا نهان در قطرهای ** آفتابی مخفی اندر ذرهای 1395
- İnci de nedir ki? Bir katrada gizlenmiş bir deniz.. bir zerreye sığmış güneş!
-
آفتابی خویش را ذره نمود ** و اندک اندک روی خود را بر گشود
- Öyle bir güneş ki kendisini zerre gösterdi de yavaş, yavaş yüzünü açtı.
-
جملهی ذرات در وی محو شد ** عالم از وی مست گشت و صحو شد
- Bütün zerreler, onda yok oldu. Âlem, onun yüzünden sarhoş oldu, onun yüzünden kendisine geldi.
-
چون قلم در دست غداری بود ** بیگمان منصور بر داری بود
- Fakat kalem, bir gaddarın elinde oldu mu şüphe yok, Mansur, dâra çekilir.
-
چون سفیهان راست این کار و کیا ** لازم آمد یقتلون الأنبیاء
- Bu hüküm, bu hükümet, kötü kişilerin elinde oldukça elbette peygamberleri öldürmek lâzım.
-
انبیا را گفته قومی راه گم ** از سفه إنا تطیرنا بکم 1400
- Yol azıtmış kavim, aptallıklarından peygamberlere “ Biz, sizi şom bilmekteyiz. Bize sizin yüzünüzden kötülük geliyor” dedi.
-
جهل ترسا بین امان انگیخته ** ز آن خداوندی که گشت آویخته
- Hıristiyanların cehaletine bak ki asılan bir Allahtan medet ummaktadır.
-
چون به قول اوست مصلوب جهود ** پس مر او را امن کی تاند نمود
- Çünkü onlarca İsa’yı Yahudiler asmıştır. Peki, iş böyleyse ona kim imdat etsin?
-
چون دل آن شاه ز ایشان خون بود ** عصمت و أنت فیهم چون بود
- O padişahın yüreği, onların yüzünden kan olunca “ Sen, onların içinde oldukça Allah onlara azap göndermez” hükmü nasıl olur da sürüp gider?
-
زر خالص را و زرگر را خطر ** باشد از قلاب خاین بیشتر
- Hain kalpazandan, halis altınla kuyumcu, daha fazla korkar.