English    Türkçe    فارسی   

2
2941-2950

  • ور همه عیب است دانش سود نیست ** چون همه چوب است اینجا عود نیست‏
  • Fakat eğer her şey de ayıplı olsaydı bilginin ne faydası olurdu? Mademki hepsi odun, burada ödağacı yok demektir.
  • آن که گوید جمله حقند احمقی است ** و انکه گوید جمله باطل او شقی است‏
  • Her şey hak demek ahmaklıktır, fakat her şey bâtıl diyen de şakîdir.
  • تاجران انبیا کردند سود ** تاجران رنگ و بو کور و کبود
  • Peygamberlerin tacirleri kâr ettiler; renk ve koku tacirleriyse ziyan!
  • می‏نماید مار اندر چشم مال ** هر دو چشم خویش را نیکو بمال‏
  • Yılan, güzel mal gibi görünür. İki gözünü de ovuştur da iyice bak!
  • منگر اندر غبطه‏ی این بیع و سود ** بنگر اندر خسر فرعون و ثمود 2945
  • Bu alışverişe gıpta ile bakma, Firavunla Semud kavminin ziyanını gör!
  • امتحان هر چیزی تا ظاهر شود خیر و شری که در وی است‏
  • Hayır ve şerri anlaşılsın diye her şeyi sınama
  • اندر این گردون مکرر کن نظر ** ز انکه حق فرمود ثم ارجع بصر
  • Şu göğe defalarca bak. Çünkü Allah “ Ona bir kere daha dön de bak” buyurdu.
  • یک نظر قانع مشو زین سقف نور ** بارها بنگر ببین هل من فطور
  • Bu nurani tavana bir kere bakmakla kani olma, defalarca bak, “ Bir çatlak görebilir misin?”
  • چون که گفتت کاندر این سقف نکو ** بارها بنگر چو مرد عیب جو
  • Allah, sana “ Bu güzel göğe ayıp arayan kişi gibi defalarca bak” dedi.
  • پس زمین تیره را دانی که چند ** دیدن و تمییز باید در پسند
  • Gök hususunda böyle olunca ya, bu kara yeri görmek, fark edip anlayarak beğenmek için bilir misin. Ne kadar bakmak gerek!
  • تا بپالاییم صافان را ز درد ** چند باید عقل ما را رنج برد 2950
  • Tortuyu süzmek, sâfı meydana getirmek için aklımızın ne kadar zahmetler çekmesi lâzım.