-
کان فلانی یافت گنجی ناگهان ** من همان خواهم نه کار و نه دکان
- Birisi bir define buluverir; ben de onu istiyorum, dükkânla, alışverişle ne işim var, der.
-
کار بخت است آن و آن هم نادر است ** کسب باید کرد تا تن قادر است
- Baht işi bu, fakat nadirdir. Tende kudret oldukça çalışıp kazanmak gerek.
-
کسب کردن گنج را مانع کی است ** پا مکش از کار آن خود در پی است 735
- Çalışıp kazanmak define bulmaya mâni değil ya. Sen işten kalma da nasibinde varsa define de arkandan gelsin.
-
تا نگردی تو گرفتار اگر ** که اگر این کردمی یا آن دگر
- Böyle yap ki “ Eğer” illetine uğramayasın, “ Eğer şunu yapsaydım yahut bunu yapsaydım” deyip tereddüde düşmeyesin.
-
کز اگر گفتن رسول با وفاق ** منع کرد و گفت آن هست از نفاق
- Çünkü halkla hoş geçinen peygamber “ Eğer” demeyi menetti, “ Onu söylemek münafıklıktandır” dedi.
-
کان منافق در اگر گفتن بمرد ** وز اگر گفتن بجز حسرت نبرد
- O münafık da “eğer” derken, işi şarta bağlarken öldü, bu şarta bağlayıştan öbür dünyaya ancak hasret götürebilirdi!
-
مثل
- Temsil
-
آن غریبی خانه میجست از شتاب ** دوستی بردش سوی خانهی خراب
- Bir yabancı adam, acele bir ev arıyordu. Bir dostu onu harap bir eve götürüp
-
گفت او این را اگر سقفی بدی ** پهلوی من مر ترا مسکن شدی 740
- “ Eğer tavanı olsaydı benim yanı başımda ev sahibi olur, otururdum.
-
هم عیال تو بیاسودی اگر ** در میانه داشتی حجرهی دگر
- Evde bir oda daha olsaydı çoluğun çocuğun rahat ederdi” dedi.
-
گفت آری پهلوی یاران خوش است ** لیک ای جان در اگر نتوان نشست
- Adam dedi ki: “Evet, dostlara bitişik komşu olmak iyi, fakat “ Eğer” de oturmaya imkân yok!”