English    Türkçe    فارسی   

3
293-302

  • از در دل و اهل دل آب حیات ** چند نوشیدی و وا شد چشمهات
  • Sen de gönül ve gönül ehlinin kapısından bir hayli âbıhayat içtin, gözlerin açıldı.
  • بس غذای سکر و وجد و بی‌خودی ** از در اهل دلان بر جان زدی
  • Canın, ehlin diller gönlünden nice şükür, vecit ve kendinden geçiş gıdaları yedi.
  • باز این در را رها کردی ز حرص ** گرد هر دکان همی‌گردی ز حرص 295
  • Sonra da yine hırs yüzünden bu kapıyı bıraktın, hırs yüzünden her dükkânın etrafında dönüp dolaşmadasın.
  • بر در آن منعمان چرب‌دیگ ** می‌دوی بهر ثرید مردریگ
  • O çömleği yağlı ihsan sahiplerinin kapısına, arda kalasıca bir tirit için koşup duruyorsun.
  • چربش اینجا دان که جان فربه شود ** کار نااومید اینجا به شود
  • Bil ki can, asıl burada yağlanır, ümitsiz bir hâle düşenin işi burada düzelir.
  • جمع آمدن اهل آفت هر صباحی بر در صومعه‌ی عیسی علیه السلام جهت طلب شفا به دعای او
  • Hastaların, duasıyla şifa dilemek, şifa bulmak için her sabah İsa aleyhisselam’ın ibadet ettiği yerin kapısına toplanmaları
  • صومعه‌ی عیسیست خوان اهل دل ** هان و هان ای مبتلا این در مهل
  • İsa’nın ibadet yeri, gönül ehlinin sofrasıdır. Kendine gel, kendine ey derde müptelâ, sakın bu kapıyı bırakma.
  • جمع گشتندی ز هر اطراف خلق ** از ضریر و لنگ و شل و اهل دلق
  • Halk her taraftan toplanır, kör, çolak, kötürüm, topal… Hepsi.
  • بر در آن صومعه‌ی عیسی صباح ** تا بدم اوشان رهاند از جناح 300
  • Sabahleyin İsa’nın ibadet ettiği yerin kapısına gelir, onun nefesiyle illetten kurtulmayı umarak bekleşirdi.
  • او چو فارغ گشتی از اوراد خویش ** چاشتگه بیرون شدی آن خوب‌کیش
  • İsa, o güzel gidişli, evradını bitirince kuşluk çağı dışarı çıkar.
  • جوق جوقی مبتلا دیدی نزار ** شسته بر در در امید و انتظار
  • Zayıf, perişan birçok dertlinin şifa ümidiyle kapıya oturup bekleştiğini görür.