کی رسانند آن امانت را بتو ** تا نباشی پیششان راکع دوتو
Önlerinde iki büklüm eğilmedikçe o emaneti sana verirler mi hiç?
هر ادبشان کی همیآید پسند ** کامدند ایشان ز ایوان بلند
Onlarca öyle her edep, her terbiye de beğenilmez. Çünkü onlar, ulu bir tapıdan gelmişlerdir.
نه گدایانند کز هر خدمتی ** از تو دارند ای مزور منتی3610
Onlar yoksul değiller ki ettiğin hizmetlere karşı teşekkür etsinler, minnet altında kalsınlar a müzevir!
لیک با بیرغبتیها ای ضمیر ** صدقهی سلطان بیفشان وا مگیر
Fakat ey gönül, bunca rağbetsizliğie rağmen sen yine padişahın sadakasını saç, esirgeme!
اسپ خود را ای رسول آسمان ** در ملولان منگر و اندر جهان
Ey gökyüzünün elçisi, sen usananlara bakma, atını sıçratadur, oynatadur!
فرخ آن ترکی که استیزه نهد ** اسپش اندر خندق آتش جهد
Ne mutludur ki o Türk ki savaşa girişir, dayanır da atını ateşler dolu hendeğe bile sürer, ateşler dolu hendekten bile sıçratır…
گرم گرداند فرس را آنچنان ** که کند آهنگ اوج آسمان
Atını öyle sürer, öyle şahlandırır ki gökyüzüne çıkmaya kalkışır.
چشم را از غیر و غیرت دوخته ** همچو آتش خشک و تر را سوخته3615
Ne kimseyi görür, ne kimsenin hasedine bakar. Her şeyden gözünü yummuştur; ateş gibi kuruyu da yakmıştır, yaşı da.
گر پشیمانی برو عیبی کند ** آتش اول در پشیمانی زند
Yaptığı işten bir pişmanlık duyar ve bu pişmanlık ona bir ayıp olursa o, önce pişmanlığa ateş salar, yakıp yandırır.
خود پشیمانی نروید از عدم ** چون ببیند گرمی صاحبقدم
Zaten adam, bir işte ayak diredi mi hiç yoktan pişmanlık meydana gelmez ki!
شناختن هر حیوانی بوی عدو خود را و حذر کردن و بطالت و خسارت آنکس کی عدو کسی بود کی ازو حذر ممکن نیست و فرار ممکن نی و مقابله ممکن نی
Her hayvanın, düşmanının kokusunu duyup çekinmesi, kendisinden çekinilmeye, kaçmaya, karşı koymaya imkân bulunmayan birisiyle düşmanlığa kalkışan adamın ziyankârlığı