-
ارمغان دادند کای صوفی تو نیز ** او برون انداخت نستد هیچ چیز
- Sen de al diye sofiye de armağan sundular. O, o armağanı attı, hiçbir şey almadı.
-
پس بگفتندش که خشمینی چرا ** گفت من محروم ماندم از غزا
- Neden kızgınsın? dediler. Savaştan mahrum kaldım dedi.
-
زان تلطف هیچ صوفی خوش نشد ** که میان غزو خنجر کش نشد
- Sofi, savaş safında hançer çekip savaşmadığı için bu iltifattan memnun olmadı.
-
پس بگفتندش که آوردیم اسیر ** آن یکی را بهر کشتن تو بگیر
- Bunun üzerine esir getirdik dediler, birini al, öldür.
-
سر ببرش تا تو هم غازی شوی ** اندکی خوش گشت صوفی دلقوی 3745
- Başını kes de gazi ol. Sofi, buna biraz sevindi, yüreklendi.
-
که آب را گر در وضو صد روشنیست ** چونک آن نبود تیمم کردنیست
- Suyla alınan aptestin yüzlerce aydınlığı, nuru, feri vardır ama su olmazsa teyemmüm edilir.
-
برد صوفی آن اسیر بسته را ** در پس خرگه که آرد او غزا
- Sofi, bağlı esiri alıp gaza etmek üzere çadırın arkasına götürdü.
-
دیر ماند آن صوفی آنجا با اسیر ** قوم گفتا دیر ماند آنجا فقیر
- Oraya tutsakla gitti ama biraz gecikti. Neden o yoksul bu kadar gecikti diye meraka düştüler.
-
کافر بسته دو دست او کشتنیست ** بسملش را موجب تاخیر چیست
- İki eli bağlı tutsak. Onu öldürüvermeliydi. Öldürmede neden bu kadar gecikti, sebebi ne? dediler.
-
آمد آن یک در تفحص در پیش ** دید کافر را به بالای ویش 3750
- 3750Birisi, işi anlamak üzere ardından gitti. Bir de ne görsün? Kâfir, sofinin üstüne çıkmamış mı?