-
مور اسود بر سر لبد سیاه ** مور پنهان دانه پیدا پیش راه
- Kara bir karınca, siyah kilimin üstünde bir taneyi almış gitmekte meselâ. Tanenin gittiği görülür de karınca görünmez.
-
عقل گوید چشم را نیکو نگر ** دانه هرگز کی رود بی دانهبر
- Akıl der ki gözünü iyi aç da bak. Hiç tane onu bir götüren olmasa gider mi?
-
زین سبب آمد سوی اصحاب کلب ** هست صورتها حبوب و مور قلب
- Köpek bu yüzden Ashabı Kehf’in bulunduğu yere geldi, onlara katıldı. Suretler, tanelerdir ama karınca, kalptir.
-
زان شود عیسی سوی پاکان چرخ ** بد قفسها مختلف یک جنس فرخ
- İsa bu yüzden gökyüzündeki temiz meleklere karıştı. Kafesler ayrıydı ama kuş yavrusu bir cinsten.
-
این قفس پیدا و آن فرخش نهان ** بیقفس کش کی قفس باشد روان 2965
- Bu kafes meydandadır da kuş yavrusu gizli. Fakat kafesi bir götüren olmasa kafes, kendi kendine nasıl gider?
-
ای خنک چشمی که عقلستش امیر ** عاقبتبین باشد و حبر و قریر
- Ne mutlu o göze ki akıl, onun başında buyruktur; işin sonunu görür, her şeyi bilir, aydındır, nurludur.
-
فرق زشت و نغز از عقل آورید ** نی ز چشمی کز سیه گفت و سپید
- Çirkinle güzeli, akılla ayırt edin; şu karadır, bu ak diyen gözle değil.
-
چشم غره شد به خضرای دمن ** عقل گوید بر محک ماش زن
- Göz, pislikte biten yeşilliğe de aldanır. Fakat akıl, onu bir de bizim mehengimize vur der.
-
آفت مرغست چشم کامبین ** مخلص مرغست عقل دامبین
- Yalnız isteği gören göz, kuşa bir âfettir; fakat tuzağı gören akıl, onu âfetlerden kurtarır.
-
دام دیگر بد که عقلش در نیافت ** وحی غایببین بدین سو زان شتافت 2970
- Ama bir tuzak daha vardır ki onu akıl da bilemez. İşte gayb âleminde bulunanları gören vahiy, onun için bu tarafa koşup geldi.