-
آنک در چه زاد و در آب سیاه ** او چه داند لطف دشت و رنج چاه 3500
- Kuyuda ve kara su içinde doğan, ovanın letafetiyle kuyunun zahmetini ne anlasın?
-
چون رها کردی هوا از بیم حق ** در رسد سغراق از تسنیم حق
- Tanrı korkusuyla heva ve hevesten geçtin mi Tanrı tesniminden bir sağrak elde edersin.
-
لا تطرق فی هواک سل سبیل ** من جناب الله نحو السلسبیل
- Heva ve hevesine uyup dolaşma. Bırak o yolu. Tanrı kapısına, selsebil ırmağına doğru gel.
-
لا تکن طوع الهوی مثل الحشیش ** ان ظل العرش اولی من عریش
- Heva ve hevese uyup ot gibi yelin geldiği tarafa eğilme. Şüphe yok arş gölgesi, çerden çöpten yapılma kulübelerden yeğdir.
-
گفت سلطان اسپ را وا پس برید ** زودتر زین مظلمه بازم خرید
- Padişah, atı görürsün, sahibine verin. Tez beni bu günahtan kurtarın dedi.
-
با دل خود شه نفرمود این قدر ** شیر را مفریب زین راس البقر 3505
- Fakat kendi kendine şu kadarcık bile söyleyemedi: Aslanı bu öküz başıyla aldatma.
-
پای گاو اندر میان آری ز داو ** رو ندوزد حق بر اسپی شاخ گاو
- Hileyle ortaya öküz ayağını getirmedesin. Yürü, Tanrı ata öküz boynuzunu vermez.
-
بس مناسب صنعتست این شهره زاو ** کی نهد بر جسم اسپ او عضو گاو
- Bu şöhret sahibi mimar, sanatını uygun yapar. Hiç atın bedenine öküz azası koyar mı?
-
زاو ابدان را مناسب ساخته ** قصرهای منتقل پرداخته
- Mimar, bedenleri uygun yaratmıştır. Köşkleri, bir yerden bir yere götürülür bir tarz da kurmuştur.
-
در میان قصرها تخریجها ** از سوی این سوی آن صهریجها
- Köşklerin arasına balkonlar çıkarmış, bir taraftan öbür tarafa sarnıçlar açmıştır.