-
خلق پنهان زشتشان و خوبشان ** میزند در دل بهر دم کوبشان 1035
- Bizden gizli; güzel, çirkin, nice mahlûkat vardır ki onlar, daima gönül kapısının çalıp dururlar.
-
بهر غسل ار در روی در جویبار ** بر تو آسیبی زند در آب خار
- Yıkanmak için dereye girince derenin dibindeki diken sana zarar verir;
-
گر چه پنهان خار در آب است پست ** چون که در تو میخلد دانی که هست
- Gerçi diken suyun dibinde gizlidir, fakat sana batınca mevcudiyetini anlarsın.
-
خار خار وحیها و وسوسه ** از هزاران کس بود نی یک کسه
- Vahiy ve vesveselerin ıstırapları, binlerce kişiden gelir, bir kişiden değil.
-
باش تا حسهای تو مبدل شود ** تا ببینیشان و مشکل حل شود
- Şüphe ediyorsan sabret, duyguların değişince onları görürsün, müşkül hallolur;
-
تا سخنهای کیان رد کردهای ** تا کیان را سرور خود کردهای 1040
- O vakit kimlerin sözlerini reddetmişsin, kimleri kendine ulu eylemişsin, görürsün.
-
باز طلبیدن نخجیران از خرگوش سر اندیشهی او را
- Av hayvanlarının tekrar tavşanın sırrını ve düşüncesini araştırmaları
-
بعد از آن گفتند کای خرگوش چست ** در میان آر آن چه در ادراک تست
- Ondan sonra dediler ki: “Ey çevik tavşan! Aklındakini meydana çıkar!
-
ای که با شیری تو در پیچیدهای ** باز گو رایی که اندیشیدهای
- Ey bir aslanla pençeleşen, kavgaya girişen, düşündüğün şeyi söyle!
-
مشورت ادراک و هشیاری دهد ** عقلها مر عقل را یاری دهد
- Danışmak, insana anlayış ve akıl verir; akıllar da akıllara yardım eder.
-
گفت پیغمبر بکن ای رایزن ** مشورت کالمستشار موتمن
- Peygamber “ Ey tedbir sahibi, danış ki kendisiyle danışılan kişi emindir” dedi.
-
منع کردن خرگوش راز را از ایشان
- Tavşanın, sırrını onlardan gizlemesi
-
گفت هر رازی نشاید باز گفت ** جفت طاق آید گهی گه طاق جفت 1045
- Tavşan, “Her sır söylenemez, gâh çift dersin, tek olur; gâh tek dersin, çift çıkar!
-
از صفا گر دم زنی با آینه ** تیره گردد زود با ما آینه
- Aynanın berraklığını, yüzüne karşı översen nefesinden ayna çabucak buğulanır, bulanır, bizi göstermez olur.
-
در بیان این سه کم جنبان لبت ** از ذهاب و از ذهب وز مذهبت
- Şu üç şey hakkında dudağını kıpırdatma: Gittiğin yol, paran, bir de mezhebin.
-
کین سه را خصم است بسیار و عدو ** در کمینت ایستد چون داند او
- Çünkü bu üçünün de düşmanı çoktur. Düşman bildi mi, sana pusu kurar.
-
ور بگویی با یکی دو الوداع ** کل سر جاوز الاثنین شاع
- Bir iki kimseye söyledin mi, artık o sırra veda et. İki kişiyi aşan, bir başkasına da söylenen her sır, yayılır.
-
گر دو سه پرنده را بندی به هم ** بر زمین مانند محبوس از الم 1050
- İki üç kuşu birbirine bağlasan elem içinde yerde mahpus kalırlar.
-
مشورت دارند سرپوشیده خوب ** در کنایت با غلط افکن مشوب
- Üstü örtülü, güzel bir tarzda, kurtulmak için konuşur, danışırlar. Danışmaları, görenleri yanıltacak şekilde kinayelerledir.
-
مشورت کردی پیمبر بسته سر ** گفته ایشانش جواب و بیخبر
- Peygamber, kapalı bir tarzda meşveret ederdi. Eshap cevap verir, düşman haberdar olmazdı.
-
در مثالی بسته گفتی رای را ** تا نداند خصم از سر پای را
- Düşman, baştan ayağı bilmesin, bir şeyi sezmesin diye reyini kapalı misalle söylerdi.
-
او جواب خویش بگرفتی از او ** وز سؤالش مینبردی غیر بو
- Bu misalle muradını anlatmış olurdu. Ağyar sualinden bir koku bile duymaz, hiçbir şey anlamazdı” dedi.
-
قصهی مکر خرگوش
- Tavşanın aslana oyun edip onunla başa çıkması
-
ساعتی تاخیر کرد اندر شدن ** بعد از آن شد پیش شیر پنجه زن 1055
- Tavşan, aslana gitmede biraz gecikti, sonra pençesi kuvvetli aslanın yanına gitti.
-
ز آن سبب کاندر شدن او ماند دیر ** خاک را میکند و میغرید شیر
- Aslan, tavşan gecikti diye pençesiyle toprağı kazmakta, kükremekteydi:
-
گفت من گفتم که عهد آن خسان ** خام باشد خام و سست و نارسان
- “Ben, o alçakların ahdi hamdır, ham, ahitleri kötüdür, sözlerinde durmazlar demiştim.
-
دمدمهی ایشان مرا از خر فگند ** چند بفریبد مرا این دهر چند
- Onların gürültüleri beni yaya bıraktı. Bu felek beni ne vakte kadar aldatacak, ne vakte kadar?
-
سخت درماند امیر سست ریش ** چون نه پس بیند نه پیش از احمقیش
- Tedbirsiz emir, adamakıllı âciz kalır. Çünkü ahmaklığından dolayı ne önünü görür, ne ardını!” dedi.