English    Türkçe    فارسی   

1
1314-1338

  • گر تو پیلی خصم تو از تو رمید ** نک جزا طیرا ابابیلت رسید
  • Sen filsen, düşmanın senden ürkmüşse sana ceza olarak işte ebabil kuşu gelip çattı.
  • گر ضعیفی در زمین خواهد امان ** غلغل افتد در سپاه آسمان‌‌ 1315
  • Yerde bir zayıf aman dilerse, gökyüzü askerleri birbirlerine karışırlar.
  • گر بدندانش گزی پر خون کنی ** درد دندانت بگیرد چون کنی‌‌
  • Sen birisini dişinle ısırıp ta kan içinde bırakırsan diş ağrısına tutulunca ne yaparsın?
  • شیر خود را دید در چه وز غلو ** خویش را نشناخت آن دم از عدو
  • Aslan, kuyuda kendisini görünce hiddetinden o anda kendini düşmanından ayırt edemedi.
  • عکس خود را او عدوی خویش دید ** لا جرم بر خویش شمشیری کشید
  • Kendi aksini kendi düşmanı sandı, hulâsa, kendisine kılıç çekti.
  • ای بسا ظلمی که بینی از کسان ** خوی تو باشد در ایشان ای فلان‌‌
  • Ey adam! İnsanlarda gördüğün birçok zulümler, senin huyundur; sen, kendi huyunu onlarda görüyorsun.
  • اندر ایشان تافته هستی تو ** از نفاق و ظلم و بد مستی تو 1320
  • Senin varlığın, nifakın, zulmün, gafletin onlara aksetmiştir.
  • آن تویی و آن زخم بر خود می‌‌زنی ** بر خود آن دم تار لعنت می‌‌تنی‌‌
  • Sen o sun, sen kendini yaralamaktasın. O anda lânet ipliğini kendine, kendin dokuyorsun!
  • در خود آن بد را نمی‌‌بینی عیان ** ور نه دشمن بودیی خود را به جان‌‌
  • O kötülüğü sen kendinde açıkça görmüyorsun. Görsen kendine kendin, candan düşman olurdun.
  • حمله بر خود می‌‌کنی ای ساده مرد ** همچو آن شیری که بر خود حمله کرد
  • Ey ahmak! Kendine saldıran o aslan gibi sen de kendine saldırıyorsun.
  • چون به قعر خوی خود اندر رسی ** پس بدانی کز تو بود آن ناکسی‌‌
  • Ahlâkının künhüne erişir, hakikatini anlarsan o adam olmamazlığın senden olduğunu bilirsin.
  • شیر را در قعر پیدا شد که بود ** نقش او آن کش دگر کس می‌‌نمود 1325
  • Aslan; başka bir aslan gibi görünen şeklin, kendi aksinden ibaret olduğu kuyu dibinde zahir oldu.
  • هر که دندان ضعیفی می‌‌کند ** کار آن شیر غلط بین می‌‌کند
  • Bir zayıfın dişini söken, o ters gören aslanın işini işlemektedir.
  • ای بدیده عکس بد بر روی عم ** بد نه عم است آن تویی از خود مرم‌‌
  • Ey başkasının yüzünde kötü bir ben gören! Gördüğün kendi beninin aksidir, ondan nefret etme!
  • مومنان آیینه‌‌ی همدیگرند ** این خبر می‌‌از پیمبر آورند
  • “Müminler birbirinin aynasıdır.” Bu haberi Peygamber’den rivayet etmediler mi?
  • پیش چشمت داشتی شیشه‌‌ی کبود ** ز آن سبب عالم کبودت می‌‌نمود
  • Gözünün önüne gök renkli bir cam koymuşsun, o sebepten âlem sana gök görünüyor.
  • گر نه کوری این کبودی دان ز خویش ** خویش را بد گو، مگو کس را تو بیش‌‌ 1330
  • Kör değilsen bu körlüğü kendinden bil. Kendine kötü de, başkasına deme!
  • مومن ار ینظر بنور الله نبود ** غیب مومن را برهنه چون نمود
  • Eğer mümin, Tanrı nuruyla bakmamış olaydı; gaip mümine bütün çıplaklığıyla nasıl görünürdü?
  • چون که تو ینظر بنار الله بدی ** در بدی از نیکویی غافل شدی‌‌
  • Fakat sen Tanrı nuruyla değil, Tanrı ateşiyle baktığından kötülükte kaldın, iyilikten gafil oldun;
  • اندک اندک آب بر آتش بزن ** تا شود نار تو نور ای بو الحزن‌‌
  • Ey gama, kedere dalmış adam! Azar azar ateşe nur serp ki ateşin nura dönsün.
  • تو بزن یا ربنا آب طهور ** تا شود این نار عالم جمله نور
  • Ya Rabbi, sen de o tertemiz suyu serp de âlemin şu ateşi tamamıyla nur olsun.
  • آب دریا جمله در فرمان تست ** آب و آتش ای خداوند آن تست‌‌ 1335
  • Denizin suyu hep ferman altındadır; ya Rabbi su da senindir, ateş de!
  • گر تو خواهی آتش آب خوش شود ** ور نخواهی آب هم آتش شود
  • Sen istersen ateş, lâtif su olur; dilemezsen su bile ateş kesilir.
  • این طلب در ما هم از ایجاد تست ** رستن از بی‌‌داد یا رب داد تست‌‌
  • Bizim şu niyazımızı a yine sen ilham etmektesin. Zulümden kurtulmamız, senin ihsanındır.
  • بی‌‌طلب تو این طلب‌‌مان داده‌‌ای ** گنج احسان بر همه بگشاده‌‌ای‌‌
  • Sen bize bu isteği, biz istemeksizin verdin, hadsiz, hesapsız ihsanlarda bulundun.
  • مژده بردن خرگوش سوی نخجیران که شیر در چاه افتاد
  • Tavşanın, av hayvanlarına “aslan kuyuya düştü” diye müjde götürmesi