ای دریغا ای دریغا ای دریغ ** کانچنان ماهی نهان شد زیر میغ
Vah vah vah; yazıklar olsun... öyle bir ay bulut altına girdi!
چون زنم دم کاتش دل تیز شد ** شیر هجر آشفته و خون ریز شد
Nasıl bahsedeyim? Gönül ateşi şiddetle alevlendi; ayrılık aslanı çıldırdı, kan döker bir hale geldi.
آن که او هوشیار خود تند است و مست ** چون بود چون او قدح گیرد به دست1725
Ayıkken bile titiz ve sarhoş olan, kadehi ele alınca nasıl olur?
شیر مستی کز صفت بیرون بود ** از بسیط مرغزار افزون بود
Anlatılamayacak derecede sarhoş olan bir aslan, çayırlığa gelince oraya yayılmış yeşilliklerden neşelenir, sarhoşluğu büsbütün fazlalaşır.
قافیه اندیشم و دل دار من ** گویدم مندیش جز دیدار من
Ben kafiye düşünürüm; sevgilim bana der ki: “Yüzümden başka hiçbir şey düşünme!
خوش نشین ای قافیه اندیش من ** قافیهی دولت تویی در پیش من
Ey benim kafiye düşünenim! Rahatça otur, benim yanımda devlet kafiyesi sensin.
حرف چه بود تا تو اندیشی از آن ** حرف چه بود خار دیوار رزان
Harf ne oluyor ki sen onu düşünesin! Harf nedir? Üzüm bağının çitten duvarı.!
حرف و صوت و گفت را بر هم زنم ** تا که بیاین هر سه با تو دم زنم1730
Harfi, sesi, sözü birbirine vurup parçalayayım da seninle bu üçü de olmaksızın konuşayım!
آن دمی کز آدمش کردم نهان ** با تو گویم ای تو اسرار جهان
Âdem’den bile gizlediğim sırrı, ey cihanın esrarı olan sevgili, sana söyleyeyim.
آن دمی را که نگفتم با خلیل ** و آن غمی را که نداند جبرئیل
Halil’e bile söylemediğim sırrı, Cebrail’in bile bilmediği gamı,
آن دمی کز وی مسیحا دم نزد ** حق ز غیرت نیز بیما هم نزد
Mesih’in bile dem vurmadığı, hatta Tanrı’nın bile kıskanıp biz olmadıkça kimseye açmadığı sırrı sana açayım.”
ما چه باشد در لغت اثبات و نفی ** من نه اثباتم منم بیذات و نفی
Biz (mâ) kelimesi, lûgatte nasıl bir kelimedir? İspata ve nefye delalet eden bir kelime. Hâlbuki ben ispat değilim; zatım, varlığım yoktur ki ispat edilebilsin. (Varlığım olmadığından ) Nefiy de değilim (yokun varlığı nefiy de edilemez, esasen olmadığı için yoktur da denemez).
من کسی در ناکسی دریافتم ** پس کسی در ناکسی دربافتم1735
Ben varlığı yoklukta buldum, onun için varlığı yokluğa feda ettim.
جمله شاهان بندهی بندهی خودند ** جمله خلقان مردهی مردهی خودند
Padişahların hepsi kendilerine karşı alçalana alçalırlar. Bütün hak, kendisine sarhoş olanın sarhoşudur.
جمله شاهان پست، پست خویش را ** جمله خلقان مست، مست خویش را
Padişahlar, kendilerine kul olana kul olurlar. Halk umumiyetle kendi yolunda ölenin yolunda ölür.
میشود صیاد، مرغان را شکار ** تا کند ناگاه ایشان را شکار
Avcı onları ansızın avlamak için kuşlara av olmaktadır.
بیدلان را دلبران جسته به جان ** جمله معشوقان شکار عاشقان
Dilberler; âşıkları, canla, başla ararlar. Bütün maşuklar âşıklara avlanmışlardır.
هر که عاشق دیدیاش معشوق دان ** کو به نسبت هست هم این و هم آن1740
Kimi âşık görürsen bil ki mâşuktur. Çünkü o, âşık olmakla beraber mâşuk tarafından sevildiği cihette mâşuktur da.
تشنگان گر آب جویند از جهان ** آب جوید هم به عالم تشنگان
Susuzlar âlemde su ararlar, fakat su da cihanda susuzları arar.
چون که عاشق اوست تو خاموش باش ** او چو گوشت میکشد تو گوش باش
Mademki âşık odur, sen sus artık. Madem ki o, kulağını çekmekte, sen tamamıyla kulak kesil!
بند کن چون سیل سیلانی کند ** ور نه رسوایی و ویرانی کند
Sel akmaya başlar başlamaz önünü kes, yolunu bağla. Yoksa âlemi perişan ve harap eder, her tarafı yıkar.
من چه غم دارم که ویرانی بود ** زیر ویران گنج سلطانی بود
Fakat harap olmaktan niye gamlanayım? Harabenin altında padişah hazinesi var!
غرق حق خواهد که باشد غرقتر ** همچو موج بحر جان زیر و زبر1745
Hakka dalan kişi daha ziyade dalmak, can denizinin dalgası altüst olmak ister.
زیر دریا خوشتر آید یا زبر ** تیر او دل کش تر آید یا سپر
Denizin altı mı daha hoştur, yoksa üstü mü? Onun oku mu daha ziyade gönül çekici ve güzeldir, o oka karşı siper tutmak mı?
پاره کردهی وسوسه باشی دلا ** گر طرب را باز دانی از بلا
Şu halde ey gönül! Neşe ve sefayı cefa ve belâdan ayırt edersen vesveseye zebun olmuş olursun.