حرف و صوت و گفت را بر هم زنم ** تا که بیاین هر سه با تو دم زنم1730
Harfi, sesi, sözü birbirine vurup parçalayayım da seninle bu üçü de olmaksızın konuşayım!
آن دمی کز آدمش کردم نهان ** با تو گویم ای تو اسرار جهان
Âdem’den bile gizlediğim sırrı, ey cihanın esrarı olan sevgili, sana söyleyeyim.
آن دمی را که نگفتم با خلیل ** و آن غمی را که نداند جبرئیل
Halil’e bile söylemediğim sırrı, Cebrail’in bile bilmediği gamı,
آن دمی کز وی مسیحا دم نزد ** حق ز غیرت نیز بیما هم نزد
Mesih’in bile dem vurmadığı, hatta Tanrı’nın bile kıskanıp biz olmadıkça kimseye açmadığı sırrı sana açayım.”
ما چه باشد در لغت اثبات و نفی ** من نه اثباتم منم بیذات و نفی
Biz (mâ) kelimesi, lûgatte nasıl bir kelimedir? İspata ve nefye delalet eden bir kelime. Hâlbuki ben ispat değilim; zatım, varlığım yoktur ki ispat edilebilsin. (Varlığım olmadığından ) Nefiy de değilim (yokun varlığı nefiy de edilemez, esasen olmadığı için yoktur da denemez).
من کسی در ناکسی دریافتم ** پس کسی در ناکسی دربافتم1735
Ben varlığı yoklukta buldum, onun için varlığı yokluğa feda ettim.
جمله شاهان بندهی بندهی خودند ** جمله خلقان مردهی مردهی خودند
Padişahların hepsi kendilerine karşı alçalana alçalırlar. Bütün hak, kendisine sarhoş olanın sarhoşudur.
جمله شاهان پست، پست خویش را ** جمله خلقان مست، مست خویش را
Padişahlar, kendilerine kul olana kul olurlar. Halk umumiyetle kendi yolunda ölenin yolunda ölür.
میشود صیاد، مرغان را شکار ** تا کند ناگاه ایشان را شکار
Avcı onları ansızın avlamak için kuşlara av olmaktadır.
بیدلان را دلبران جسته به جان ** جمله معشوقان شکار عاشقان
Dilberler; âşıkları, canla, başla ararlar. Bütün maşuklar âşıklara avlanmışlardır.
هر که عاشق دیدیاش معشوق دان ** کو به نسبت هست هم این و هم آن1740
Kimi âşık görürsen bil ki mâşuktur. Çünkü o, âşık olmakla beraber mâşuk tarafından sevildiği cihette mâşuktur da.
تشنگان گر آب جویند از جهان ** آب جوید هم به عالم تشنگان
Susuzlar âlemde su ararlar, fakat su da cihanda susuzları arar.
چون که عاشق اوست تو خاموش باش ** او چو گوشت میکشد تو گوش باش
Mademki âşık odur, sen sus artık. Madem ki o, kulağını çekmekte, sen tamamıyla kulak kesil!
بند کن چون سیل سیلانی کند ** ور نه رسوایی و ویرانی کند
Sel akmaya başlar başlamaz önünü kes, yolunu bağla. Yoksa âlemi perişan ve harap eder, her tarafı yıkar.
من چه غم دارم که ویرانی بود ** زیر ویران گنج سلطانی بود
Fakat harap olmaktan niye gamlanayım? Harabenin altında padişah hazinesi var!
غرق حق خواهد که باشد غرقتر ** همچو موج بحر جان زیر و زبر1745
Hakka dalan kişi daha ziyade dalmak, can denizinin dalgası altüst olmak ister.
زیر دریا خوشتر آید یا زبر ** تیر او دل کش تر آید یا سپر
Denizin altı mı daha hoştur, yoksa üstü mü? Onun oku mu daha ziyade gönül çekici ve güzeldir, o oka karşı siper tutmak mı?
پاره کردهی وسوسه باشی دلا ** گر طرب را باز دانی از بلا
Şu halde ey gönül! Neşe ve sefayı cefa ve belâdan ayırt edersen vesveseye zebun olmuş olursun.
گر مرادت را مذاق شکر است ** بیمرادی نه مراد دل بر است
Tutalım ki senin isteğinde şeker tadı var; sevgilinin isteği, isteksizlik murat ve maksadı terk etme değil mi?
هر ستارهش خونبهای صد هلال ** خون عالم ریختن او را حلال
Onun her bir yıldızı yüzlerce hilâlin kan diyetidir. Ona, âlemin kanını dökmek helâldir!
ما بها و خونبها را یافتیم ** جانب جان باختن بشتافتیم1750
Biz değeri de bulduk kan diyetini de. Ve o yüzden can vermeye koştuk.
ای حیات عاشقان در مردگی ** دل نیابی جز که در دل بردگی
Ey âşık! Âşıkların hayatı ölümledir. Gönlü gönül vermeden başka bir suretle bulamazsın.
من دلش جسته به صد ناز و دلال ** او بهانه کرده با من از ملال
Yüzlerce nâz ü işveyle gönlünü almak istedim; sevgili bana istiğna yüzünü gösterdi, bahaneler etti.
گفتم آخر غرق تست این عقل و جان ** گفت رو رو بر من این افسون مخوان
“Bu akıl, bu can, senin aşkına gark olmuş değil mi ki?” dedim, dedi ki: “Git, git; bana bu efsunu okuma!
من ندانم آن چه اندیشیدهای ** ای دو دیده دوست را چون دیدهای
Ben, senin ne düşündüğünü bilmez miyim? Ey iki gören! Sen, sevgiliyi nasıl gördün; buna imkân mı var?