این همه هست و بیا ای امر کن ** ای منزه از بیان و از سخن
(Ben, biz, ben ve bizim, varlıkların varlığı ve yokluğu, hulâsa) söylediklerimin hepsi vardır, vakidir. Ey kün emri, ey gel denmekten ve söz söylemekten münezzeh Tanrı, sen gel!
جسم جسمانه تواند دیدنت ** در خیال آرد غم و خندیدنت1790
Ten gözü, seni görebilir mi; senin gamlanman, neşelenip gülmen hayale gelir mi?
دل که او بستهی غم و خندیدن است ** تو مگو کاو لایق آن دیدن است
Gama, neşeye merbut olan gönle, onu görmeye lâyıktır, deme!
آن که او بستهی غم و خنده بود ** او بدین دو عاریت زنده بود
Keder ve neşeye bağlanmış olan; bu iki ariyet vasıfla yaşar.
باغ سبز عشق کاو بیمنتهاست ** جز غم و شادی در او بس میوههاست
Hâlbuki yemyeşil aşk bağının sonu, ucu, bucağı yoktur. Orada gamdan ve neşeden başka ne meyveler var!
عاشقی زین هر دو حالت برتر است ** بیبهار و بیخزان سبز و تر است
Âşıklık bu iki halden daha yüksektir; baharsız, hazansız terütazedir.
ده زکات روی خوب ای خوب رو ** شرح جان شرحه شرحه باز گو1795
Ey güzel yüzlü! Güzel yüzünün zekâtını ver; yine pare pare olan canı şerh et, onu anlat (dedim!).
کز کرشم غمزهی غمازهای ** بر دلم بنهاد داغی تازهای
Fettan gözünün ucuyla ve nazla bir baktı da gönlüme yeni bir dağ vurdu.
من حلالش کردم از خونم بریخت ** من همیگفتم حلال او میگریخت
Kanımı bile dökse ona helal ettim. Helâl sözünü söyledikçe o, kaçmaktaydı.
چون گریزانی ز نالهی خاکیان ** غم چه ریزی بر دل غمناکیان