-
چون شکر پاید نهان تاثیر او ** بعد حینی دمل آرد نیش جو
- Medhin tesiri, şekerin tesirine benzer; gizli tesir eder ve bir müddet sonra vücutta deşilmesi icabeden bir çıban çıkar.
-
نفس از بس مدحها فرعون شد ** کن ذلیل النفس هونا لا تسد
- Nefis çok övülmesi yüzünden Firavunlaştı. Alçak gönüllü, hor, hakir ol; ululuk taslama!
-
تا توانی بنده شو سلطان مباش ** زخم کش چون گوی شو چوگان مباش
- Elinden geldikçe kul ol, sultan olma! Top gibi zahmet çekici ol, çevgân olma!
-
ور نه چون لطفت نماند وین جمال ** از تو آید آن حریفان را ملال
- Yoksa senin bu letafetin, bu güzelliğin kalmayınca o, seninle düşüp kalkanlar, senden usanırlar.
-
آن جماعت کت همیدادند ریو ** چون ببینندت بگویندت که دیو 1870
- Evvelce seni aldatıp duranlar, o vakit seni görünce “Şeytan” adını takarlar.
-
جمله گویندت چو بینندت به در ** مردهای از گور خود بر کرد سر
- Seni kapı dibinde görünce hepsi birden “Mezarından çıkmış hortlak” derler;
-
همچو امرد که خدا نامش کنند ** تا بدین سالوس در دامش کنند
- Genç oğlan gibi. Ona önce Tanrı adını takarlar, bu yaltaklıkla tuzağa düşürmek isterler.
-
چون که در بد نامی آمد ریش او ** دیو را ننگ آید از تفتیش او
- Fakat kötülükle adı çıkıp da zaman geçince bu kötülükte sakalı çıkınca; artık ona yaklaşmaktan Şeytan bile utanır.
-
دیو سوی آدمی شد بهر شر ** سوی تو ناید که از دیوی بتر
- Şeytan, adamın yanına bir kötülük için gelir; senin yanına gelmez. Çünkü sen Şeytan’dan da betersin.
-
تا تو بودی آدمی دیو از پیات ** میدوید و میچشانید او میات 1875
- Şeytan, sen insan oldukça izini izler, ardından koşar, sana şarabını tattırırdı.
-
چون شدی در خوی دیوی استوار ** میگریزد از تو دیو نابکار
- Ey bir işe yaramaz adam! Şeytan huyunda ayak direyip şeytanlaşınca senden Şeytan da kaçmaktadır.
-
آن که اندر دامنت آویخت او ** چون چنین گشتی ز تو بگریخت او
- Eteğine sarılan kimse de, sen bu hale gelince senden kaçar!
-
تفسیر ما شاء الله کان
- “ Mâşâllahu Kân “ sözünün tefsiri
-
این همه گفتیم لیک اندر بسیچ ** بیعنایات خدا هیچیم هیچ
- Bunların hepsini söyledik ama Tanrı inayetleri olmadıkça Tanrı yolunda hiçiz, hiç!
-
بیعنایات حق و خاصان حق ** گر ملک باشد سیاه استش ورق
- Tanrı’nın ve Tanrı erlerinin inayetleri olmazsa melek bile olsa defteri kapkaradır.
-
ای خدا ای فضل تو حاجت روا ** با تو یاد هیچ کس نبود روا 1880
- Ey Tanrı, ey ihsanı hacetler reva eden! Sana karşı hiçbir kimsenin adını anmak lâyık değil.
-
این قدر ارشاد تو بخشیدهای ** تا بدین بس عیب ما پوشیدهای
- Bu kadarcık irşat kudretini de sen bağışladın, şimdiye kadar nice ayıplarımızı örttün.
-
قطرهای دانش که بخشیدی ز پیش ** متصل گردان به دریاهای خویش
- Ezelde bağışladığın irfan katrasını, denizlerine ulaştır.
-
قطرهای علم است اندر جان من ** وارهانش از هوا وز خاک تن
- Canımdaki, bir katra ilimden ibarettir; onu ten havasından, ten toprağından kurtar!
-
پیش از آن کاین خاکها خسفش کنند ** پیش از آن کاین بادها نشفش کنند
- Bu topraklar, onu örtmeden; bu rüzgârlar, onu kurutmadan önce sen halâs et!
-
گر چه چون نشفش کند تو قادری ** کش از ایشان واستانی واخری 1885
- Gerçi rüzgârlar, onu kurutsa, mahvetse bile sen, onlardan tekrar kurtarmağa ve almağa kâdirsin.
-
قطرهای کاو در هوا شد یا که ریخت ** از خزینهی قدرت تو کی گریخت
- Havaya giden yahut yere dökülen katra, senin kudret hazinenden nasıl kaçabilir?
-
گر در آید در عدم یا صد عدم ** چون بخوانیش او کند از سر قدم
- Yok olsa yahut yokluğun yüz kat dibine girse bile sen onu çağırınca başını ayak yapıp koşar.
-
صد هزاران ضد ضد را میکشد ** بازشان حکم تو بیرون میکشد
- Yüzbinlerce zıt, zıddını mahveder; sonra senin emrin yine onları varlık âlemine getirir.
-
از عدمها سوی هستی هر زمان ** هست یا رب کاروان در کاروان
- Aman ya Rabbi! Her an yokluk âleminden varlık âlemine katar katar yüz binlerce kervan gelip durmakta!
-
خاصه هر شب جمله افکار و عقول ** نیست گردد غرق در بحر نغول 1890
- Hele her gece, bütün ruhlar, bütün akıllar, o uçsuz bucaksız derin denizde batar, yok olurlar.