جان دشمن دارشان جسم است صرف ** چون زیاد از نرد او اسم است صرف
Onlara düşman olanların canları ise sırf cisimdir. O düşman, tavla oyununda kırılmış zar gibi faydasızdır, ancak bir addan ibarettir.
آن به خاک اندر شد و کل خاک شد ** وین نمک اندر شد و کل پاک شد
Düşman toprağa girdi, tamamı ile toprak oldu. Bu ise tuzlaya düşüp tamamı ile arındı.
آن نمک کز وی محمد املح است ** ز آن حدیث با نمک او افصح است
O tuz, öyle bir tuzdur ki Muhammed, ondan meslâhat kazanmış, o yüzden melih sözü fasih olmuştur.
این نمک باقی است از میراث او ** با تواند آن وارثان او بجو2005
Bu tuz, bu melâhat, ondan miras kalmıştır; vârisleri de seninledir, ara bul!
پیش تو شسته ترا خود پیش کو ** پیش هستت جان پیش اندیش کو
Vârisler senin huzurunda oturuyorlar, fakat nerede senin huzurun? Senin önündedirler, fakat nerede önü sonu düşünen can?
گر تو خود را پیش و پس داری گمان ** بستهی جسمی و محرومی ز جان
Eğer sen, kendinde ön, art olduğunu sanıyorsan cisme bağlısın, candan mahrumsun.
زیر و بالا پیش و پس وصف تن است ** بیجهت آن ذات جان روشن است
Alt, üst, ön, art; cismin vasfıdır. Nurani olan can ise bunlardan münezzeh ve cihetsizdir.
بر گشا از نور پاک شه نظر ** تا نپنداری تو چون کوته نظر
Kısa görüşlüler gibi zanna düşmemek için gözünü, o pâ padişahın nuruyla aç!
که همینی در غم و شادی و بس ** ای عدم کو مر عدم را پیش و پس2010
Sen mademki zahiri önü, sonu düşünmektesin... Ancak ve ancak bu gam ve neşe âlemindesin. Ey hakikatte yok olan! Yok olan nerede ön, nerede son?
روز باران است میرو تا به شب ** نی از این باران از آن باران رب
Yağmurlu gündür, gece çağına kadar yürü! Bu yağmur, bildiğimiz yağmur değil! Tanrı yağmurlarından.
قصهی سؤال کردن عایشه از مصطفی علیه السلام که امروز باران بارید چون تو سوی گورستان رفتی جامههای تو چون تر نیست
Ayşe’nin -Tanrı ondan razı olsun- Mustafa Sallâllahu aleyhi vessellem’e “ Bugün yağmur yağdı. Sen mezarlığa gittiğin halde niçin elbisen ıslak değil? “diye sorması
مصطفی روزی به گورستان برفت ** با جنازهی مردی از یاران برفت
Mustafa, bir gün, dostlarından birinin cenazesiyle ve dostlarla mezarlığa gitti.
خاک را در گور او آگنده کرد ** زیر خاک آن دانهاش را زنده کرد
Onun mezarına toprak doldurdu, tohumunu yeraltında diriltti.
این درختانند همچون خاکیان ** دستها بر کردهاند از خاکدان
Bu ağaçlar, toprak altındaki insanlara benzerler. Ellerini topraktan çıkarıp;
سوی خلقان صد اشارت میکنند ** و آن که گوش استش عبارت میکنند2015
Halka doğru yüz türlü işaretlerde bulunurlar, duyana söz söylerler.
با زبان سبز و با دست دراز ** از ضمیر خاک میگویند راز
Yeşil dilleriyle, uzun elleriyle toprağın içindeki sırları anlatırlar.
همچو بطان سر فرو برده به آب ** گشته طاوسان و بوده چون غراب
Kazlar gibi başlarını su içine çekmişler. Karga gibiyken tavus haline gelmişlerdir.
در زمستانشان اگر محبوس کرد ** آن غرابان را خدا طاوس کرد
Tanrı, onları kış vakti hapsetmişse de baharda o kargaları tavus haline getirir.
در زمستانشان اگر چه داد مرگ ** زندهشان کرد از بهار و داد برگ
Kışın onlara ölüm vermişse de bahar yüzünden yine diriltip yapraklandırır, yeşertir.
منکران گویند خود هست این قدیم ** این چرا بندیم بر رب کریم2020
Münkirler der ki: “Eskiden beri olagelmiş bir şey. Neden bunu kerem sahibi Tanrı’ya isnat edelim?”
کوری ایشان درون دوستان ** حق برویانید باغ و بوستان
Onların körlüğüne rağmen Tanrı, dostların gönüllerinde bağlar, bahçeler bitirmiştir.
هر گلی کاندر درون بویا بود ** آن گل از اسرار کل گویا بود
Gönülde kokan her gül, kül sırlarından bahisler açar.
بوی ایشان رغم انف منکران ** گرد عالم میرود پرده دران
Onların kokuları, münkirlerin burunlarını yere sürtmek için perdeleri yırtarak dünyanın etrafını dönüp dolaşırlar.
منکران همچون جعل ز آن بوی گل ** یا چو نازک مغز در بانگ دهل
Münkirler, o gönül kokusuna karşı kara böcek gibidirler; dayanamazlar. Yahut davul sesine tahammül edemeyen beyni zayıf kimseye benzerler.