مول مولی میزد آن جا جان او ** در فضای رحمت و احسان او
Canı ise orada, Tanrı’nın rahmet ve ihsanı meydanında “Durakla, bekle” demekteydi.
در خواب گفتن هاتف مر عمر را رضی الله عنه که چندین زر از بیت المال به آن مرد ده که در گورستان خفته است
Hâtif’in rüyada Ömer’e “ Beytülmalden şu kadar mal al, mezarlıkta yatan o adama ver “ demesi
آن زمان حق بر عمر خوابی گماشت ** تا که خویش از خواب نتوانست داشت
O sırada Hak Ömer’e bir uyku verdi ki kendini uykudan alamadı.
در عجب افتاد کاین معهود نیست ** این ز غیب افتاد بیمقصود نیست2105
“Bu mûtat bir şey değildi. Bu uyku, gayb âleminden geldi. Sebepsiz olamaz” diye taaccüpte kaldı.
سر نهاد و خواب بردش خواب دید ** کامدش از حق ندا جانش شنید
Başını koydu, uyudu. Rüyasında hak tarafından bir ses geldi, bu sesi ruhu duydu.
آن ندایی کاصل هر بانگ و نواست ** خود ندا آن است و این باقی صداست
O ses öyle bir sesti ki her sesin nağmenin aslıdır. Asıl ses odur, o sesten başka sesler, aksi sedadır.
ترک و کرد و پارسی گو و عرب ** فهم کرده آن ندا بیگوش و لب
Türk, Kürt, Zenci, Acem, Arap bütün milletler kulağa, dudağa muhtaç olmadan bu sesi anlamışlardır.
خود چه جای ترک و تاجیک است و زنگ ** فهم کرده ست آن ندا را چوب و سنگ
Hattâ Türk, Acem ve Zenci şöyle dursun... o sesi dağlar taşlar bile işitmiştir.
هر دمی از وی همیآید أ لست ** جوهر و اعراض میگردند هست2110
Her dem Tanrı’dan “ Elestü” sesi gelir, cevherlerle arazlar da o sesten var olmaktadırlar.
گر نمیآید بلی ز یشان ولی ** آمدنشان از عدم باشد بلی
Gerçi bunlardan zâhiren “Belâ” sesi gelmezse de onların yokluktan gelmeleri, var olmaları “Belâ” demeleridir.
ز آن چه گفتم من ز فهم سنگ و چوب ** در بیانش قصهای هش دار خوب
Ağacın, taşın anlayışını söyledim ya. Hemen şimdicik bunu anlatan şu hikâyeyi dinle!
نالیدن ستون حنانه چون برای پیغامبر علیه السلام منبر ساختند که جماعت انبوه شد گفتند ما روی مبارک تو را به هنگام وعظ نمیبینیم و شنیدن رسول و صحابه آن ناله را و سؤال و جواب مصطفی صلی الله علیه و اله و سلم با ستون صریح
Cemaat çoğaldı, vâzettiğin zaman mübarek yüzünü göremiyoruz diye Peygamber Sallâllahu Aleyhi vesellem için mimber yaptıkları vakit (evvelce dayanıp vâzettiği) Hannâne direğinin inlemesi ve Peygamber’le sahabenin o iniltiyi işitmeleri, Mustafa Sallâllahu Aleyhi vesselem’in o direkle açıkça sual ve cevabı
استن حنانه از هجر رسول ** ناله میزد همچو ارباب عقول
Hannâne direği, Peygamberin ayrılığı yüzünden akıl sahipleri gibi ağlayıp inliyordu.
گفت پیغمبر چه خواهی ای ستون ** گفت جانم از فراقت گشت خون
Peygamber, “Ey direk, ne istiyorsun?” dedi. O da “Canım, ayrılığından kan kesildi.
مسندت من بودم از من تاختی ** بر سر منبر تو مسند ساختی2115
Bana dayanıyordun, şimdi beni bıraktın. Mimberin üstüne çıktın” dedi.
گفت خواهی که ترا نخلی کنند ** شرقی و غربی ز تو میوه چنند
Söyle ne istersin? Dilersen seni yemişlerle dolu bir hurma fidanı yapayım ki doğudakiler de, batıdakiler de senin hurmanı yesinler.
یا در آن عالم حقت سروی کند ** تا تر و تازه بمانی تا ابد
Yahut Tanrı, seni o âlemde bir servi yapsın da ebediyen terü taze kal” dedi.
گفت آن خواهم که دایم شد بقاش ** بشنو ای غافل کم از چوبی مباش
Hannâne “Daim ve baki olanı isterim” dedi. Ey gafil, dinle de bir ağaçtan aşağı kalma!
آن ستون را دفن کرد اندر زمین ** تا چو مردم حشر گردد یوم دین
Peygamber, kıyamet günü insanlar gibi dirilmesi için o ağacı yere gömdü.
تا بدانی هر که را یزدان بخواند ** از همه کار جهان بیکار ماند2120
Bunu duy da bil ki Tanrı, kimi kendisine davet ettiyse o kimse bütün dünya işlerinden vazgeçmiştir.
هر که را باشد ز یزدان کار و بار ** یافت بار آن جا و بیرون شد ز کار
Kim, Tanrı’dan tevfika mazhar olursa o âleme yol bulmuş, dünya işinden çıkmıştır.