ترک و کرد و پارسی گو و عرب ** فهم کرده آن ندا بیگوش و لب
Türk, Kürt, Zenci, Acem, Arap bütün milletler kulağa, dudağa muhtaç olmadan bu sesi anlamışlardır.
خود چه جای ترک و تاجیک است و زنگ ** فهم کرده ست آن ندا را چوب و سنگ
Hattâ Türk, Acem ve Zenci şöyle dursun... o sesi dağlar taşlar bile işitmiştir.
هر دمی از وی همیآید أ لست ** جوهر و اعراض میگردند هست2110
Her dem Tanrı’dan “ Elestü” sesi gelir, cevherlerle arazlar da o sesten var olmaktadırlar.
گر نمیآید بلی ز یشان ولی ** آمدنشان از عدم باشد بلی
Gerçi bunlardan zâhiren “Belâ” sesi gelmezse de onların yokluktan gelmeleri, var olmaları “Belâ” demeleridir.
ز آن چه گفتم من ز فهم سنگ و چوب ** در بیانش قصهای هش دار خوب
Ağacın, taşın anlayışını söyledim ya. Hemen şimdicik bunu anlatan şu hikâyeyi dinle!
نالیدن ستون حنانه چون برای پیغامبر علیه السلام منبر ساختند که جماعت انبوه شد گفتند ما روی مبارک تو را به هنگام وعظ نمیبینیم و شنیدن رسول و صحابه آن ناله را و سؤال و جواب مصطفی صلی الله علیه و اله و سلم با ستون صریح
Cemaat çoğaldı, vâzettiğin zaman mübarek yüzünü göremiyoruz diye Peygamber Sallâllahu Aleyhi vesellem için mimber yaptıkları vakit (evvelce dayanıp vâzettiği) Hannâne direğinin inlemesi ve Peygamber’le sahabenin o iniltiyi işitmeleri, Mustafa Sallâllahu Aleyhi vesselem’in o direkle açıkça sual ve cevabı
استن حنانه از هجر رسول ** ناله میزد همچو ارباب عقول
Hannâne direği, Peygamberin ayrılığı yüzünden akıl sahipleri gibi ağlayıp inliyordu.
گفت پیغمبر چه خواهی ای ستون ** گفت جانم از فراقت گشت خون
Peygamber, “Ey direk, ne istiyorsun?” dedi. O da “Canım, ayrılığından kan kesildi.
مسندت من بودم از من تاختی ** بر سر منبر تو مسند ساختی2115
Bana dayanıyordun, şimdi beni bıraktın. Mimberin üstüne çıktın” dedi.
گفت خواهی که ترا نخلی کنند ** شرقی و غربی ز تو میوه چنند
Söyle ne istersin? Dilersen seni yemişlerle dolu bir hurma fidanı yapayım ki doğudakiler de, batıdakiler de senin hurmanı yesinler.
یا در آن عالم حقت سروی کند ** تا تر و تازه بمانی تا ابد
Yahut Tanrı, seni o âlemde bir servi yapsın da ebediyen terü taze kal” dedi.
گفت آن خواهم که دایم شد بقاش ** بشنو ای غافل کم از چوبی مباش
Hannâne “Daim ve baki olanı isterim” dedi. Ey gafil, dinle de bir ağaçtan aşağı kalma!
آن ستون را دفن کرد اندر زمین ** تا چو مردم حشر گردد یوم دین
Peygamber, kıyamet günü insanlar gibi dirilmesi için o ağacı yere gömdü.
تا بدانی هر که را یزدان بخواند ** از همه کار جهان بیکار ماند2120
Bunu duy da bil ki Tanrı, kimi kendisine davet ettiyse o kimse bütün dünya işlerinden vazgeçmiştir.
هر که را باشد ز یزدان کار و بار ** یافت بار آن جا و بیرون شد ز کار
Kim, Tanrı’dan tevfika mazhar olursa o âleme yol bulmuş, dünya işinden çıkmıştır.
آن که او را نبود از اسرار داد ** کی کند تصدیق او نالهی جماد
Bir kimsenin Tanrı sırlarından nasibi olmazsa cemadın inlemesini nasıl tasdik eder?
گوید آری نه ز دل بهر وفاق ** تا نگویندش که هست اهل نفاق
Evet, der ama yürekten değil. Kendisine münafık demesinler diye tasdik edenlere uyar, zâhiren tasdik eder.
گر نیندی واقفان امر کن ** در جهان رد گشته بودی این سخن
Eğer cemadat Tanrı’nın “Kün-ol” emrine vakıf olmasalar ( ve bu emri duyup, bu emre uyup, varlık âlemine gelmemiş bulunsalardı) bu söz âlemde o vakit reddedilirdi.
صد هزاران ز اهل تقلید و نشان ** افکندشان نیم وهمی در گمان2125
Yüz binlerce taklit ve istidlâl ehlini, pek cüzi bir vehim, şüpheye düşürür.
که به ظن تقلید و استدلالشان ** قایم است و جمله پر و بالشان
Çünkü taklitleri de istidlâlleri de, hattâ bütün kolları, kanatları da zanla kaimdir.
شبههای انگیزد آن شیطان دون ** در فتند این جمله کوران سر نگون
O aşağılık Şeytan, bir şüphe meydana getirir. Bütün bu körler tepe takla düşerler.
پای استدلالیان چوبین بود ** پای چوبین سخت بیتمکین بود
İstidlâlcilerin ayakları tahtadır. Tahta ayaksa pek kudretsiz pek karasızdır.
غیر آن قطب زمان دیدهور ** کز ثباتش کوه گردد خیرهسر
Sebatiyle dağları bile hayran eden ve basiret sahibi olan zamanın kutbu ise böyle değildir. (İstidlâle değer vermez).
پای نابینا عصا باشد عصا ** تا نیفتد سر نگون او بر حصا2130
Çakıl üstüne baş aşağı düşmemek için körün ayağı sopadır sopa.
آن سواری کاو سپه را شد ظفر ** اهل دین را کیست سلطان بصر
Askerin, yani din ehlinin üstünlüğüne sebep olan o binici kimdir! Gören padişah!
با عصا کوران اگر ره دیدهاند ** در پناه خلق روشن دیدهاند
Her ne kadar körler sopa ile yol görmüşlerdir ama yine gözlükler sayesinde.