-
پای استدلالیان چوبین بود ** پای چوبین سخت بیتمکین بود
- İstidlâlcilerin ayakları tahtadır. Tahta ayaksa pek kudretsiz pek karasızdır.
-
غیر آن قطب زمان دیدهور ** کز ثباتش کوه گردد خیرهسر
- Sebatiyle dağları bile hayran eden ve basiret sahibi olan zamanın kutbu ise böyle değildir. (İstidlâle değer vermez).
-
پای نابینا عصا باشد عصا ** تا نیفتد سر نگون او بر حصا 2130
- Çakıl üstüne baş aşağı düşmemek için körün ayağı sopadır sopa.
-
آن سواری کاو سپه را شد ظفر ** اهل دین را کیست سلطان بصر
- Askerin, yani din ehlinin üstünlüğüne sebep olan o binici kimdir! Gören padişah!
-
با عصا کوران اگر ره دیدهاند ** در پناه خلق روشن دیدهاند
- Her ne kadar körler sopa ile yol görmüşlerdir ama yine gözlükler sayesinde.
-
گرنه بینایان بدندی و شهان ** جمله کوران مردهاندی در جهان
- Dünyada gözlükler ve padişahlar olamasaydı bütün körler ölürlerdi.
-
نی ز کوران کشت آید نه درود ** نه عمارت نه تجارتها و سود
- Körlerin elinden ne ekmek gelir, ne biçmek gelir, ne alışveriş gelir, ne de kâr ve kazanç.
-
گر نکردی رحمت و افضالتان ** در شکستی چوب استدلالتان 2135
- Tanrı onlara merhamet ve inayet kılmasaydı onların istidlâl değnekleri hemencecik kırılırdı.
-
این عصا چه بود قیاسات و دلیل ** آن عصا کی دادشان بینا جلیل
- Bu sopa nedir? Kıyaslar, deliller. O sopayı onlara kim verdi? Gören Tanrı!
-
چون عصا شد آلت جنگ و نفیر ** آن عصا را خرد بشکن ای ضریر
- Sopa, mademki savaş ve kavga âletidir; ey kör, o sopayı kır, paramparça et!
-
او عصاتان داد تا پیش آمدید ** آن عصا از خشم هم بر وی زدید
- O size sopa verdi de öyle meydana çıktınız. Sonra da kızgınlıkla o sopayı yine ona vurdunuz.
-
حلقهی کوران به چه کار اندرید ** دیدبان را در میانه آورید
- Ey körler güruhu! Ne iştesiniz, ne yapıyorsunuz? Aranıza bir gören kişi alın!
-
دامن او گیر کاو دادت عصا ** در نگر کادم چها دید از عصی 2140
- Sen de sana sopa verenin eteğini tut. Bak bir kere Âdem Peygamber istidlâl ve isyan yüzünden neler çekti?
-
معجزهی موسی و احمد را نگر ** چون عصا شد مار و استن با خبر
- Mûsâ ve Muhammed’in mucizelerine dikkat et. Sopa nasıl yılan şekline girdi, direk nasıl irfan sahibi oldu?
-
از عصا ماری و از استن حنین ** پنج نوبت میزنند از بهر دین
- Sopa yılan şekline girdi, direkten de inilti duyuldu. Bu mucizeleri, dini izhar için günde beş kere ilân ederler.
-
گرنه نامعقول بودی این مزه ** کی بدی حاجت به چندین معجزه
- Bu din lezzeti eğer akla aykırı olmasaydı bunca mucizeye hacet var mıydı?
-
هر چه معقول است عقلش میخورد ** بیبیان معجزه بیجر و مد
- Akıl akla uygun olan her şeyi; mucizesiz, keşmekeşsiz kabul eder.
-
این طریق بکر نامعقول بین ** در دل هر مقبلی مقبول بین 2145
- Bu bâkir yolu, akla aykırı (akıl hududundan hariç, kıyas ve istidlâle sığmaz) gör ve bu görüş, her devlet sahibine makbuldür; buna da dikkat et.
-
همچنان کز بیم آدم دیو و دد ** در جزایر در رمیدند از حسد
- Şeytanlarla canavarlar, nasıl insan korkusundan ve hasetlerinden ürküp adalara, ıssız yerlere kaçtılarsa,
-
هم ز بیم معجزات انبیا ** سر کشیده منکران زیر گیا
- Münkirler de Peygamberlerin mucizelerinden korkup başlarını otların içlerine sokmuşlar.
-
تا به ناموس مسلمانی زیاند ** در تسلس تا ندانی که کیاند
- Bu suretle müslümanlık ediyle anılarak yaşamak, kim olduklarını, ne inanışta bulunduklarını sana bildirmemek istemişlerdir.
-
همچو قلابان بر آن نقد تباه ** نقره میمالند و نام پادشاه
- Kalpazanlar, kalp paraya nasıl gümüş sürerler ve üstüne padişahın adını kazırlarsa,
-
ظاهر الفاظشان توحید و شرع ** باطن آن همچو در نان تخم صرع 2150
- Onları sözlerinin dış yüzü de tevhit ve şeriattir; fakat iç yüzü, ekmekteki delice tohumuna benzer.
-
فلسفی را زهره نی تا دم زند ** دم زند دین حقش بر هم زند
- Felsefecinin, dini inkâra, yahut din ehliyle mübahaseye kudreti yoktur. Böyle bir şeye girişirse Hak din, onu mahveder.
-
دست و پای او جماد و جان او ** هر چه گوید آن دو در فرمان او
- Onun eli, ayağı cansızdır. Canı ne derse ikisi de fermanına uyar, dediğini yapar.