نانمان نی نان خورشمان درد و رشک ** کوزهمان نه آبمان از دیده اشک
Ekmeğimiz yok, katığımız dert ve haset... Testimiz yok suyumuz gözyaşı.
جامهی ما روز تاب آفتاب ** شب نهالین و لحاف از ماهتاب2255
Gündüzün elbisemiz güneşin ziyası... Geceleyin döşek ve yorganımız ay ışığı.
قرص مه را قرص نان پنداشته ** دست سوی آسمان برداشته
Açlığımızdan değil mi ayı, okkalık ekmek sanıp elimizle gökyüzüne saldırıyoruz.
ننگ درویشان ز درویشی ما ** روز شب از روزی اندیشی ما
Yoksullar bizim yoksulluğumuzdan ve gece gündüz yiyecek düşünmemizden arlanıyorlar.
خویش و بیگانه شده از ما رمان ** بر مثال سامری از مردمان
Sâmirî’nin halktan kaçtığı gibi akraba, yabancı... herkes, bizden kaçıyor.
گر بخواهم از کسی یک مشت نسک ** مر مرا گوید خمش کن مرگ و جسک
Birisinden bir avuç mercimek isteyecek olsak bize “Sus, geber, babalar çıkarasıca!” diyor.
مر عرب را فخر غزو است و عطا ** در عرب تو همچو اندر خط خطا2260
Arabın iftiharı, savaş ve ihsandır. Sence Arap içinde yazıda kazınıp yok edilecek bir yanlışa benziyorsun.
چه غزا ما بیغزا خود کشتهایم ** ما به تیغ فقر بیسر گشتهایم
Ne savaşı? Zaten biz savaşsız öldürülmüş, bitmişiz; yoksulluk kılıcıyla başımız uçurulmuş, gitmiş!
چه عطا ما بر گدایی میتنیم ** مر مگس را در هوا رگ میزنیم
İhsan nerede? Yoksulluğun etrafında dönüp dolaşarak ağ örmekte, havada uçan sineğin damarını sokup kanını emmekteyiz.
گر کسی مهمان رسد گر من منم ** شب بخسبد قصد دلق او کنم
Hele bize misafir gelsin... Geceleyin uyuyunca elbisesini soymazsam ben de adam değilim!
مغرور شدن مریدان محتاج به مدعیان مزور و ایشان را شیخ و محتشم و واصل پنداشتن و نقل را از نقد فرق نادانستن و بر بسته را از بر رسته
Muhtaç ve müştak müritlerin yalancı, düzenci dâvacılara aldanmaları ve onları Hakk’a ulaşmış, yüce şeyh sanmaları, veresiyeyi peşinden, hileyle yapılmış çiçeği hakikî, bitmiş ve yeşermiş çiçekten farketmemeleri
بهر این گفتند دانایان به فن ** میهمان محسنان باید شدن
Bundan dolayı bilenler, hikmetle dediler ki: ihsan ve kerem sahiplerine konuk olmak gerek.
تو مرید و میهمان آن کسی ** کاو ستاند حاصلت را از خسی2265
Halbuki sen, öyle birisinin müridisin ki hasisliği yüzünden kendisi galip değil, seni nasıl galip edecek?
نیست چیره چون ترا چیره کند ** نور ندهد مر ترا تیره کند
Sana nur vermesi şöyle dursun... bilâkis kapkara bir hale koyar.
چون و را نوری نبود اندر قران ** نور کی یابند از وی دیگران
Kendisinin nuru yok, onunla görüşüp konuşanlar nereden nurlanacak?
همچو اعمش کو کند داروی چشم ** چه کشد در چشمها الا که یشم
Bu çeşit şeyh, gözü akan ve görmeyen kişiye benzer. Gözüne ilâç çeker ama zararlı ilâçtan başka bir şey çekemez ki.
حال ما این است در فقر و عنا ** هیچ مهمانی مبا مغرور ما
Yoksulluk ve meşakkatta bizim halimiz de böyledir. Bize aldanıp da hiçbir konuk gelmez.
قحط ده سال ار ندیدی در صور ** چشمها بگشا و اندر ما نگر2270
On yıllık kıtlığı mücessem olarak görmedinse gözünü aç da bize bak!
ظاهر ما چون درون مدعی ** در دلش ظلمت زبانش شعشعی
Görünüşümüz dâvacı adamların içi gibi gönlü kapkara, fakat dili şâşaalı!
از خدا بویی نه او را نی اثر ** دعویش افزون ز شیث و بو البشر
Tanrı’dan onda ne bir koku var, ne bir eser. Fakat dâvası Şit’ten de ileri, Âdem’den de!
دیو ننموده و را هم نقش خویش ** او همیگوید ز ابدالیم و بیش
Hattâ ona, Şeytan bile kendisini göstermez. Böyle olduğu halde o “Biz Abdallardanız, hattâ daha ileriyiz “ der durur.
حرف درویشان بدزدیده بسی ** تا گمان آید که هست او خود کسی
Kendisini adam sansınlar diye dervişlerin bir hayli sözünü çalmış çırpmıştır.
خرده گیرد در سخن بر بایزید ** ننگ دارد از درون او یزید2275
Söz söylerken lâfı Bayezid’den ziyade inceler, onu bile kusurlu bulur. Halbuki onun içyüzünden Yezid arlanır.
بینوا از نان و خوان آسمان ** پیش او ننداخت حق یک استخوان
Gökyüzünün ekmeğinden, sofrasından nasipsizdir. Hak, önüne bir kemik bile atmamıştır.
او ندا کرده که خوان بنهادهام ** نایب حقم خلیفه زادهام
O ise “Sofrayı yaydım, Hakk’ın vekiliyim, halife oğluyum” diye bağırıp durmaktadır.
الصلا ساده دلان پیچ پیچ ** تا خورید از خوان جودم سیر هیچ
“ Ey aşağılık sâf kişiler, gelin... gelin de ihsan keremimin sofrasından, kimse mâni olmaksızın yeyin” demektir.