چون که پیدا گشت کاو چیزی نبود ** عمر طالب رفت آگاهی چه سود
O yalancı şeyhin hiçbir şey olmadığı meydana çıkıncaya kadar tâlibin de ömrü tükenmiş olur: artık anlamanın ne faydası var?
در بیان آن که نادر افتد که مریدی در مدعی مزور اعتقاد به صدق ببندد که او کسی است و بدین اعتقاد به مقامی برسد که شیخش در خواب ندیده باشد و آب و آتش او را گزند نکند و شیخش را گزند کند و لیکن به نادر نادر
Bazen bir mürit, dâvacı ve yalancı bir şeyhe adamdır diye sadkatle inanır, itikat eder. Bu itikat yüzünden öyle bir makama erişir ki şeyhi, o makamı ruyada bile görmemiştir. Bu suretle müride su ve ateş bile zarar vermez. Halbuki şeyhe zararlıdır. Fakat bu. nadirdir
لیک نادر طالب آید کز فروغ ** در حق او نافع آید آن دروغ
Fakat nadir olarak tâlibin itikadındaki parlaklık yüzünden şeyhin yalanı tâlibe faydalı olur.
او به قصد نیک خود جایی رسد ** گر چه جان پنداشت و آن آمد جسد
Şeyhi, can sanır, ceset çıkar ama tâlip, kendi iyi niyeti yüzünden öyle bir makama erişir ki...
چون تحری در دل شب قبله را ** قبله نی و آن نماز او روا2285
Hali, tıpkı gece ortasında kıble arayana benzer. Kıble bulunmasa bile namazı caizdir.
مدعی را قحط جان اندر سر است ** لیک ما را قحط نان بر ظاهر است
Dâvacı ve yalancı şeyhin can kıtlığı gizlidir. Fakat bizdeki ekmek kıtlığı meydanda.
ما چرا چون مدعی پنهان کنیم ** بهر ناموس مزور جان کنیم
Niçin bunu, dâvacı şeyh gibi gizleyelim? Neden fayda olmadığı halde utanıp arlanarak can çekişelim?”
صبر فرمودن اعرابی زن خود را و فضیلت صبر و فقر بیان کردن با زن
Bedevinin, karısına sabretmesini buyurması ve ona sabır ve yoksulluğun faziletini söylemesi
شوی گفتش چند جویی دخل و کشت ** خود چه ماند از عمر افزونتر گذشت
Kocası dedi ki: “Daha ne vakte kadar gelir ve mahsul arayıp duracaksın; zaten ömrümüzden ne kaldı ki? Çoğu geçip gitti.
عاقل اندر بیش و نقصان ننگرد ** ز آن که هر دو همچو سیلی بگذرد
Akıllı kişi, artığa, eksiğe bakmaz; çünkü ikisi de sel gibi geçer.
خواه صاف و خواه سیل تیره رو ** چون نمیپاید دمی از وی مگو2290
Sel ister sâf olsun, ister bulanık... Mademki baki değildir, ondan bahsetme?
اندر این عالم هزاران جانور ** میزید خوش عیش بیزیر و زبر
Bu âlemde binlerce canlı, sıkıntısız, hoş bir halde yaşamakta, geçinip gitmektedir.
شکر میگوید خدا را فاخته ** بر درخت و برگ شب ناساخته
Üveyk kuşu, geceki rızkı henüz meydanda olmadığı halde ağaçta Tanrıya şükreder.
حمد میگوید خدا را عندلیب ** کاعتماد رزق بر تست ای مجیب
Bülbül “Ey duaya icabet eden Tanrı, rızık hususunda itimadımız sana” diye Tanrıya hamdeyler.
باز دست شاه را کرده نوید ** از همه مردار ببریده امید
Doğan, rızkını padişahın elinden umduğundan bütün pis şeylerden ümidini kesmiştir.
همچنین از پشهگیری تا به پیل ** شد عیال الله و حق نعم المعیل2295
Böylece sivrisinekten tut da file kadar bütün mahlûkat Tanrı ailesidir; Hak da ne güzel aile reisi.
این همه غمها که اندر سینههاست ** از بخار و گرد بود و باد ماست
Gönlümüzdeki bütün bu gamlar, heva ve hevesimizin, varlığımızın tozundan, dumanından meydana gelir.
این غمان بیخ کن چون داس ماست ** این چنین شد و آن چنان وسواس ماست
Bu kökümüzü söken gamlar, ömrümüzün orağına benzer. Bu böyle oldu kuruntuları da vesveselerimizdir.
دان که هر رنجی ز مردن پارهای است ** جزو مرگ از خود بران گر چارهای است
Bil ki her hastalık ölümden bir parçadır. Çaresi varsa, ölümün bir cüz’ünü kendinden kov!
چون ز جزو مرگ نتوانی گریخت ** دان که کلش بر سرت خواهند ریخت
Ölümün bir cüz’ünden bile kaçamadığın halde onun hepsini başından aşağıya dökecekler, bunu iyice bil!
جزو مرگ ار گشت شیرین مر ترا ** دان که شیرین میکند کل را خدا2300
Ölümün cüz’ü olan hastalık sana taht geliyorsa bil ki Tanrı küllü, yani ölümü de sana tatlılaştırır.
دردها از مرگ میآید رسول ** از رسولش رو مگردان ای فضول
Hastalıklar, ölümden elçi olarak gelmektedir; ey boşboğaz, ölümün elçisinden yüz çevirme!
هر که شیرین میزید او تلخ مرد ** هر که او تن را پرستد جان نبرد
Tatlı yaşayan, sonunda acı öldü. Ten kaydında olan canını kurtaramadı.
گوسفندان را ز صحرا میکشند ** آن که فربه تر مر آن را میکشند
Koyunları kırdan sürer getirirler; hangisi daha besli ise onu keserler.
شب گذشت و صبح آمد ای تمر ** چند گیری این فسانهی زر ز سر
Gece geçti, sabah oldu. Sen ne vakte kadar bu altın masalını yeni baştan söyleyip duracaksın?
تو جوان بودی و قانعتر بدی ** زر طلب گشتی خود اول زر بدی2305
Gençken daha kanaatliydin; şimdi altın istiyorsun, halbuki sen önceden altındın.
رز بدی پر میوه چون کاسد شدی ** وقت میوه پختنت فاسد شدی
Üzümlerle dolu bir asmaydın; nasıl oldu da kesada uğradın; üzümün tam olacakken bozulup gittin?