تو مخوانم جفت، کمتر زن بغل ** جفت انصافم نیم جفت دغل
Yürü bana “Eşim” deme, az koltukla. Ben insafın eşiyim, hilenin değil.
چون قدم با میر و با بگ میزنی ** چون ملخ را در هوا رگ میزنی
Neden padişahtan, beyden dem urup durmaktasın? Yoksulluktan havada sivrisineği bile avlamaktasın.
با سگان زین استخوان در چالشی ** چون نی اشکم تهی در نالشی2325
Bir kemik parçası için köpeklerle dalaşmakta, içi boş ney gibi inleyip durmaktasın.
سوی من منگر به خواری سست سست ** تا نگویم آن چه در رگهای تست
Bana öyle horlukla kötü kötü bakma ki damarlarının içinde dolaşan sırları söylemeyeyim.
عقل خود را از من افزون دیدهای ** مر من کم عقل را چون دیدهای
Kendi aklını benden fazla görüyorsun; Ya şu az akıllı olan beni nasıl gördün? ( Büsbütün aşağı değil mi?)
همچو گرگ غافل اندر ما مجه ** ای ز ننگ عقل تو بیعقل به
Çirkin kurt gibi üstümüze atlama. Senin gibi insanı utandıracak akla sahip olmaktansa akılsızlık daha iyi!
چون که عقل تو عقیلهی مردم است ** آن نه عقل است آن که مار و کژدم است
Aklın, insanlara ayak kösteği olunca o akıl, akıl değildir, yılan ve akreptir.
خصم ظلم و مکر تو الله باد ** فضل و عقل تو ز ما کوتاه باد2330
Senin hile ve zulmünün hasmı Allah olsun; hile elin bize uzanmasın!
هم تو ماری هم فسونگر ای عجب ** مارگیر و ماری ای ننگ عرب
Ne şaşılacak şey ki sen hem yılansın, hem afsuncu... Ey Arap, sen yılansın, hem de çirkin yılan!
زاغ اگر زشتی خود بشناختی ** همچو برف از درد و غم بگداختی
Eğer karga kendi çirkinliğini anlasaydı, derdinden kar gibi erirdi.
مرد افسونگر بخواند چون عدو ** او فسون بر مار و مار افسون بر او
Afsuncu düşman gibi, yılana afsun okur, yılan da onu afsunlar.
گر نبودی دام او افسون مار ** کی فسون مار را گشتی شکار
Yılanın afsunu, yılancıya tuzak olmasaydı yılanın afsununa aldanır, onunla meşgul olur muydu?
مرد افسونگر ز حرص کسب و کار ** در نیابد آن زمان افسون مار2335
Afsuncu, kazanç hırsına düşünce yılanın kendisini afsunladığını anlamaz.
مار گوید ای فسونگر هین و هین ** آن خود دیدی فسون من ببین
Yılan “ Ey afsuncu, kendine gel. Kendi hünerini gördün, bir de benim afsunumu gör!
تو به نام حق فریبی مر مرا ** تا کنی رسوای شور و شر مرا
Sen beni Hak’kın adıyla afsunladın, bu suretle de beni halka rüsvay etmek istedin.
نام حقم بست نه آن رای تو ** نام حق را دام کردی وای تو
Beni Hak’kın adı bağladı, senin tedbirin değil. Hakk’ın adını tuzak yaptın, yazıklar olsun sana!
نام حق بستاند از تو داد من ** من به نام حق سپردم جان و تن
Senden benim hakkımı Tanrının adı alacak. Ben canımı da Tanrı adına ısmarladım, tenimi de.
یا به زخم من رگ جانت برد ** یا که همچون من به زندانت برد2340
Tanrı adı, beni yaraladığın için ya can damarını koparsın, yahut seni de benim gibi mahsup etsin!” der.
زن از این گونه خشن گفتارها ** خواند بر شوی جوان طومارها
Kadın bu yolda sert sözlerle genç kocasına tomarlar okudu.
نصیحت کردن مرد مر زن را که در فقیران به خواری منگر و در کار حق به گمان کمال نگر و طعنه مزن بر فقر و فقیران به خیال و گمان بینوایی خویشتن
Erkeğin, karısına “ Yoksullara hor bakma, Tanrı’nın işine noksan isnadetme, kendi yoksulluğunla vehimlenip hayallenerek yoksulu ve yoksulluğu kınama “ diye nasihat etmesi
گفت ای زن تو زنی یا بو الحزن ** فقر فخر آمد مرا بر سر مزن
Bedevi dedi ki: “ Ey kadın, sen kadın mısın, yoksa hüzün ve keder atası mı? Yoksulluk, benim için iftihar edilecek bir şeydir; başıma kakma!
مال و زر سر را بود همچون کلاه ** کل بود او کز کله سازد پناه
Mal ve para başta külâh gibidir. Külâha sığınan, keldir.
آن که زلف جعد و رعنا باشدش ** چون کلاهش رفت خوشتر آیدش
Kıvırcık ve güzel saçları olan kişiye gelince: külâhı giderse ona daha hoş gelir.
مرد حق باشد به مانند بصر ** پس برهنهش به که پوشیده نظر2345
Tanrı eri göz gibidir. Gözün kapalı olmaktansa, açık olması daha iyidir.
وقت عرضه کردن آن برده فروش ** بر کند از بنده جامهی عیب پوش
Esirci, esiri satarken ayıp örten elbiseyi soyar.
ور بود عیبی برهنه کی کند ** بل به جامه خدعهای با وی کند
Esirin bir kusuru olursa hiç onu soyar mı? Soyması şöyle dursun, bir hile ile ne yapıp yapar, onu elbiseyle gösterir.