کافر پیر ار پشیمان میشود ** چون که عذر آرد مسلمان میشود
İhtiyar kâfir, pişman olursa özür getirmeye başlar ve müslüman olur.
حضرت پر رحمت است و پر کرم ** عاشق او هم وجود و هم عدم2445
Tanrı tapusu, rahmet ve keremlerle dopdoludur. Varlık da ona âşık yokluk da.
کفر و ایمان عاشق آن کبریا ** مس و نقره بندهی آن کیمیا
Küfür de o ululuk sahibi Tanrı’ya âşıktır, iman da; bakır da o kimyanın kuludur, gümüş de!
در بیان آن که موسی و فرعون هر دو مسخر مشیتاند چنان که زهر و پادزهر و ظلمات و نور و مناجات کردن فرعون به خلوت تا ناموس نشکند
Zehirle panzehir, zulmetle nur nasıl Tanrı dileğine müsahharsa Mûsâ ve Firavun da Tanrı dileğine müsahhardır. Firavun’un, şerefine halel gelmemesi için Tanrı’ya yalnızca münacatı
موسی و فرعون معنی را رهی ** ظاهر آن ره دارد و این بیرهی
Mûsâ’nın da mâna cihetinden bir yolu vardır, Firavun’un da. Fakat, zâhiren Mûsâ yolludur, Firavun yolsuz.
روز موسی پیش حق نالان شده ** نیم شب فرعون گریان آمده
Mûsâ , gündüzün Tanrı huzurunda ağlayıp inledi; Firavunda gece yarısı ağladı,
کاین چه غل است ای خدا بر گردنم ** ور نه غل باشد که گوید من منم
Dedi ki; “Ey Tanrı, boynundaki bu demir zincir nedir? Boynumda demir zincir olmasa kim “ Ben, benim” der (asılsız dâvaya. Benliğe kalkışır? )
ز آن که موسی را منور کردهای ** مر مرا ز آن هم مکدر کردهای2450
Şüphe yok ki Mûsâ’yı nurlandıran iradenle beni de karanlıklara daldırdın.
ز آن که موسی را تو مه رو کردهای ** ماه جانم را سیه رو کردهای
Mûsâ’yı, ay yüzlü bir hale getirten dileğinle canımın aynı kara yüzlü bir hale getirdin.
بهتر از ماهی نبود استارهام ** چون خسوف آمد چه باشد چارهام
Yıldızım aydan daha iyi, daha talihli değil ki. Tutulursa ne çarem var?
نوبتم گر رب و سلطان میزنند ** مه گرفت و خلق پنگان میزنند
Halk, benim nöbetimi Tanrı diye, Sultan diye tutuyor ama doğrusu ay tutulmuş, tas çalıyorlar!
میزنند آن طاس و غوغا میکنند ** ماه را ز آن زخمه رسوا میکنند
Onlar tas çalıp gürültü ediyorlar ama o gürültüyle ayı rüsvay etmektedirler.
من که فرعونم ز شهرت وای من ** زخم طاس آن ربی الاعلای من2455
Ben ki Firavun’um, şöhretten elâman! “Enerabbüküm-ül â’lâ demem de beni rüsvay eden tas gürültüsüdür.
خواجهتاشانیم اما تیشهات ** میشکافد شاخ را در بیشهات
Mûsâ’da, ben de aynı kapının kuluyuz. Fakat senin ormanında senin baltan işliyor; dalları senin baltan kesmektedir;
باز شاخی را موصل میکند ** شاخ دیگر را معطل میکند
Bir dalı yetiştiriyor, öbürünü kesip atıyor.
شاخ را بر تیشه دستی هست نی ** هیچ شاخ از دست تیشه جست نی
Baltaya karşı dalın eli var mı? Ne gezer! Hiç dal baltanın elinden kurtulabilir mi?
حق آن قدرت که آن تیشه تراست ** از کرم کن این کژیها را تو راست
Balta senindir, o kudret hakkı için kereminden bu eğrilikleri doğrult!”
باز با خود گفته فرعون ای عجب ** من نه در یا ربناام جمله شب2460
Firavun yine kendi kendine “Ne şaşılacak şey! Ben bütün gece “Ey Rabbimiz” diye yalvarmıyor muyum?
در نهان خاکی و موزون میشوم ** چون به موسی میرسم چون میشوم
Yalnızken mütevazi bir hale geliyor, düzeliyorum. Neden Mûsâ’ya karşı öyle oluyorum?
رنگ زر قلب دهتو میشود ** پیش آتش چون سیه رو میشود
Kalp altının rengi halis altından on derece daha parlak olsa ataşe karşı nasıl yüzü kara bir hale gelir!
نی که قلب و قالبم در حکم اوست ** لحظهای مغزم کند یک لحظه پوست
Kalbim de kalıbım da onun hükmünde değil mi? Bir zaman, beni iç haline kor, bir zaman kabuk haline.
سبز گردم چون که گوید کشت باش ** زرد گردم چون که گوید زشت باش
Bir zaman beni ay haline kor, bir zaman karartır. Tanrı’nın işi, bundan başka nedir ki?
لحظهای ماهم کند یک دم سیاه ** خود چه باشد غیر این کار اله2465
Ekin ol der beni yeşertir. Çirkinleş der, sarartır.
پیش چوگانهای حکم کن فکان ** میدویم اندر مکان و لامکان
Varlığı emriyle yaratan Tanrı’nın çevgânları önünde mekân âleminde de koşup duruyoruz. Lâmekân âleminde de.
چون که بیرنگی اسیر رنگ شد ** موسیی با موسیی در جنگ شد
Renksizlik âlemi, renge esir olunca bir Mûsâ öbür Mûsâ ile savaşa düştü.
چون به بیرنگی رسی کان داشتی ** موسی و فرعون دارند آشتی
Renksizlik âlemine ulaşırsan Mûsâ ile Firavun’un karıştığı âleme erişirsin.