میزنند آن طاس و غوغا میکنند ** ماه را ز آن زخمه رسوا میکنند
Onlar tas çalıp gürültü ediyorlar ama o gürültüyle ayı rüsvay etmektedirler.
من که فرعونم ز شهرت وای من ** زخم طاس آن ربی الاعلای من2455
Ben ki Firavun’um, şöhretten elâman! “Enerabbüküm-ül â’lâ demem de beni rüsvay eden tas gürültüsüdür.
خواجهتاشانیم اما تیشهات ** میشکافد شاخ را در بیشهات
Mûsâ’da, ben de aynı kapının kuluyuz. Fakat senin ormanında senin baltan işliyor; dalları senin baltan kesmektedir;
باز شاخی را موصل میکند ** شاخ دیگر را معطل میکند
Bir dalı yetiştiriyor, öbürünü kesip atıyor.
شاخ را بر تیشه دستی هست نی ** هیچ شاخ از دست تیشه جست نی
Baltaya karşı dalın eli var mı? Ne gezer! Hiç dal baltanın elinden kurtulabilir mi?
حق آن قدرت که آن تیشه تراست ** از کرم کن این کژیها را تو راست
Balta senindir, o kudret hakkı için kereminden bu eğrilikleri doğrult!”
باز با خود گفته فرعون ای عجب ** من نه در یا ربناام جمله شب2460
Firavun yine kendi kendine “Ne şaşılacak şey! Ben bütün gece “Ey Rabbimiz” diye yalvarmıyor muyum?
در نهان خاکی و موزون میشوم ** چون به موسی میرسم چون میشوم
Yalnızken mütevazi bir hale geliyor, düzeliyorum. Neden Mûsâ’ya karşı öyle oluyorum?
رنگ زر قلب دهتو میشود ** پیش آتش چون سیه رو میشود
Kalp altının rengi halis altından on derece daha parlak olsa ataşe karşı nasıl yüzü kara bir hale gelir!
نی که قلب و قالبم در حکم اوست ** لحظهای مغزم کند یک لحظه پوست
Kalbim de kalıbım da onun hükmünde değil mi? Bir zaman, beni iç haline kor, bir zaman kabuk haline.
سبز گردم چون که گوید کشت باش ** زرد گردم چون که گوید زشت باش
Bir zaman beni ay haline kor, bir zaman karartır. Tanrı’nın işi, bundan başka nedir ki?
لحظهای ماهم کند یک دم سیاه ** خود چه باشد غیر این کار اله2465
Ekin ol der beni yeşertir. Çirkinleş der, sarartır.
پیش چوگانهای حکم کن فکان ** میدویم اندر مکان و لامکان
Varlığı emriyle yaratan Tanrı’nın çevgânları önünde mekân âleminde de koşup duruyoruz. Lâmekân âleminde de.
چون که بیرنگی اسیر رنگ شد ** موسیی با موسیی در جنگ شد
Renksizlik âlemi, renge esir olunca bir Mûsâ öbür Mûsâ ile savaşa düştü.
چون به بیرنگی رسی کان داشتی ** موسی و فرعون دارند آشتی
Renksizlik âlemine ulaşırsan Mûsâ ile Firavun’un karıştığı âleme erişirsin.
گر ترا آید بر این نکته سؤال ** رنگ کی خالی بود از قیل و قال
Bu nükte yüzünden hatırına “renk, nasıl olur da kıylü kalden kurtulur?
این عجب کاین رنگ از بیرنگ خاست ** رنگ با بیرنگ چون در جنگ خاست2470
Şaşılacak şey... Bu renk, renksizlik âleminden zuhura geldiği halde, renksizlikle nasıl savaşa girişir?
چون که روغن را ز آب اسرشتهاند ** آب با روغن چرا ضد گشتهاند
Mademki yağı su ile yoğurdular; yağ sudan oldu; su ile yağ neden birbirine zıt oldu?
چون گل از خار است و خار از گل چرا ** هر دو در جنگند و اندر ماجرا
Gül dikenden meydana meydana gelmiştir, diken de gülden... böyle olduğu halde niçin savaşa, maceralara düşmüşlerdi?.. gibi bir sual hatıra gelirse (bil ki bu)
یا نه جنگ است این برای حکمت است ** همچو جنگ خر فروشان صنعت است
Ya hakikatta savaş değildir, bir hikmet içindir, eşek satanların kavgaları gibi bir hiledir. Bir sanattır;
یا نه این است و نه آن حیرانی است ** گنج باید جست این ویرانی است
Yahut ne savaş ne hikmet...Hayretten ibarettir. Bu, viraneliktir, içinde define aramak gerek.
آن چه تو گنجش توهم میکنی ** ز آن توهم گنج را گم میکنی2475
Sen define sandığın şey yüzünden, o vehminden defineyi kaybediyorsun.
چون عمارت دان تو وهم و رایها ** گنج نبود در عمارت جایها
Sen vehmi de, tedbirleri, düşünceleri de mamure bil, mamur yerlerde define olmaz.
در عمارت هستی و جنگی بود ** نیست را از هستها ننگی بود
Mamur yerlerde varlık, didişmek olur. Yok olan, varlıklardan utanır, arlanır.
نی که هست از نیستی فریاد کرد ** بلکه نیست آن هست را واداد کرد
Varlık, yokluktan feryad etmemiştir. Yokluk, o varlığı, kendisinden uzaklaştırmış, gidermiştir.