عالم کبری به قدرت سحر کرد ** کرد خود را در کهین نقشی نورد
Âlem-i Kübra, kudretle sihir yaptı da cirmini, küçücük bir suret içinde gizledi.
ابلهانش فرد دیدند و ضعیف ** کی ضعیف است آن که با شه شد حریف
Ahmaklar onu tek ve zayıf gördüler. Hiç padişahın dostu olan zayıf olur mu?
ابلهان گفتند مردی بیش نیست ** وای آن کاو عاقبت اندیش نیست
Ahmaklar, "O, ancak bir tek kişiden ibaret!” dediler. Vay âkıbeti düşünmeyen!
حقیر و بیخصم دیدن دیدههای حس صالح و ناقهی صالح را، چون خواهد که حق لشکری را هلاک کند در نظر ایشان حقیر نماید خصمان را و اندک اگر چه غالب باشد آن خصم و يقللکم فی أعينهم ليقضي الله أمرا کان مفعولا
His gözünün Salih Peygamber’i ve devesini hakîr görmesi… Ulu Tanrı, bir orduyu helâk etmek isterse, düşmanları, galip olsalar bile onlara hor ve pek az gösterir “ Ve yukallilüküm fî a’yünihim liyakdiyallahu ermen kâne mef’ûlâ “
ناقهی صالح به صورت بد شتر ** پی بریدندش ز جهل آن قوم مر
Salih’in devesi görünüşte deveydi, o zâlim kavim, bilgisizlik yüzünden deveyi kestiler.
از برای آب چون خصمش شدند ** نان کور و آب کور ایشان بدند2510
Su için deveye düşman olduklarından kendileri, mezara su ve ekmek oldular. ( helâk olup mezarı doyurdular).
ناقة الله آب خورد از جوی و میغ ** آب حق را داشتند از حق دریغ
Tanrı devesi, ırmaktan buluttan su içmekteydi. Onlar, Hakk’ın suyunu Hak’tan esirgediler.
ناقهی صالح چو جسم صالحان ** شد کمینی در هلاک طالحان
Salih’in devesi, salih kişilerin cisimleri gibidir; onlar kötülerin helâki için tuzaktır.
تا بر آن امت ز حکم مرگ و درد ** ناقة الله و سقیاها چه کرد
Neticede” Tanrı devesinden ve içeceğinden çekinin” hükmü, o ümmeti ne dertlere uğrattı, onları nasıl helâk etti!