خم شکسته آب از او ناریخته ** صد درستی زین شکست انگیخته
Küp kırılır ama içindeki su dökülmez. Bu kırılmada yüzlerce sağlamlık vardır.
جزو جزو خم به رقص است و به حال ** عقل جزوی را نموده این محال
Küpün bütün parçaları oynamakta, hallenmektedir. Fakat Akl-ı Cüz’î, bunu imkânsız görür.
نی سبو پیدا در این حالت نه آب ** خوش ببین و الله اعلم بالصواب
Bu halette ortada ne testi görünür, ne su. Bunu iyice gör, doğrusunu Tanrı daha iyi bilir.
چون در معنی زنی بازت کنند ** پر فکرت زن که شهبازت کنند2870
Mâna kapısını döversen açarlar. Fikir kanadını terket ki seni iri bir doğan haline getirsinler.
پر فکرت شد گل آلود و گران ** ز آن که گل خواری ترا گل شد چو نان
Fikir kanadı, çamurlara bulanmıştır, ağırdır. Sen toprak yemeğe alışmışsın; onun için toprak, sana can gibi geliyor.
نان گل است و گوشت کمتر خور از این ** تا نمانی همچو گل اندر زمین
Ekmek et... Bunlar topraktır, bunları daha az ye de toprak gibi yeryüzünde kalma.
چون گرسنه میشوی سگ میشوی ** تند و بد پیوند و بد رگ میشوی
Acıkınca kızgın geçimsiz, aslı kötü bir köpek oluyorsun.
چون شدی تو سیر مرداری شدی ** بیخبر بیپا چو دیواری شدی
Karnın doyunca murdarlaşıyor, ayak üstünde duran ve hiçbir şeyden haberi olmayan bir duvar kesiliyorsun.
پس دمی مردار و دیگر دم سگی ** چون کنی در راه شیران خوش تگی2875
Şu halde sen bir zaman pis, murdar bir hale geliyor, bir zaman köpekleşiyorsun. Aslanların yolunda nasıl yürüyebilecek, nasıl koşup seğirteceksin?
آلت اشکار خود جز سگ مدان ** کمترک انداز سگ را استخوان
Sana avlanmakta yarayan ancak köpektir. Bunu böyle bil de köpeğe daha az miktarda kemik at!
ز آن که سگ چون سیر شد سرکش شود ** کی سوی صید و شکار خوش دود
Çünkü köpeğin karnı doyarsa daha ziyade serkeşleşir. Bu serkeşlikle ava istediğin gibi gider mi?
آن عرب را بینوایی میکشید ** تا بدان درگاه و آن دولت رسید
O Bedeviyi, oraya yoksulluk çekiyordu. Nihayet o kapıyı, o devleti gördü.
در حکایت گفتهایم احسان شاه ** در حق آن بینوای بیپناه
O penahı olmayan yoksula padişahın ihsanını hikâye etmiştik.
هر چه گوید مرد عاشق بوی عشق ** از دهانش میجهد در کوی عشق2880
Âşık, aşk diyarında ne söylerse söylesin, ağzından aşk kokusu duyulur.
گر بگوید فقه فقر آید همه ** بوی فقر آید از آن خوش دمدمه
Fıkıhtan bahsetse ağzından hep yokluğa ait sözler çıkar; o sözlerden yokluk kokusu gelir.
ور بگوید کفر دارد بوی دین ** ور به شک گوید شکش گردد یقین
Küfre ait bahis açsa o bahsinde din kokusu vardır. Şüpheye dair söz söylese sözleri, yakîni anlatmış olur.
کف کژ کز بحر صدقی خاسته است ** اصل صاف آن فرع را آراسته است
Eğri söylese doğru görünür. O ne güzel eğridir ki doğruyu süsler.
آن کفش را صافی و محقوق دان ** همچو دشنام لب معشوق دان
Doğruluk denizinden zuhur eden o eğri köpük, feridir. Sâf asıl, o fer’i de sâflıkla bezemiştir.
گشته آن دشنام نامطلوب او ** خوش ز بهر عارض محبوب او2885
O köpüğü sâf ve makbul bil. Sevgilinin dudağından çıkan azarlayış say.
گر بگوید کژ نماید راستی ** ای کژی که راست را آراستی
Âşığın, pek de istemediği o azar, sevgilinin yüzünün hatırı için hoş görülür.
از شکر گر شکل نانی میپزی ** طعم قند آید نه نان چون میمزی
Şekeri, ekmek şekline sokar, pişirirsen tadınca yine onda şeker lezzeti vardır, ekmek lezzeti bulunmaz.
ور بیابد مومنی زرین وثن ** کی هلد آن را برای هر شمن
Bir mümin, altından yapılmış bir put bulsa hiç onu Şamanlara bırakır mı?
بلکه گیرد اندر آتش افکند ** صورت عاریتش را بشکند
Bırakmadıktan başka alır, ateşe atar. Onun ariyet şeklini bu suretle eritip bozar.
تا نماند بر ذهب شکل وثن ** ز آن که صورت مانع است و راه زن2890
Altında put şekli kalmaz. Çünkü suret, ibadete mânidir, yol vurucudur.
ذات زرش ذات ربانیت است ** نقش بت بر نقد زر عاریت است
O putun hakikati, yani altın; Tanrı’nın bir ihsanıdır. Sonradan put şekline sokulmuştur. Altın, Tanrı ihsanı olup altınlık nasıl bu ihsan için âriyet bir suretse put şekli de altın için ârızi bir surettir.